Haziran Gidenleri..

0
1365

Haziran..

Takvimin ortanca aylarından biridir. Hatta tam ortancasıdır. Çöl sıcaklarının bu coğrafyaya habercisidir. Haziran da aynı diğer aynı aylar gibi bir zamanı, kayıt almak için kullandığımız bir sürenin tanımıdır.

Haziran, dünyanın en başından beri, içinde milyarlarca insan için çeşitli ölçeklerle değer atfeden olayları kapsar. Bu olaylar kimisi için bireysel anlamda anlamlar taşır. Biri okulu kazanmıştır meselâ. Birisinin çoçuğu olmuştur. Kimisi de hasta olmuştur. Kimisi aşk acısı çekmiştir. Kimisi vatan hasreti çekmiştir.

Bir de bu bireysel yaşanmışlıkların dışında, toplumların toplu olarak önemsedikleri, içselleştirdikleri olaylar vardır. Bunlar, eşzamanlı çoğulun önemsediği anları kapsar.

Meselâ savaşlar, doğa olayları, devrimler, bayramlardır. Ya da ulusal bir spor organizasyonunda bir sporcunun ya da bir takımın altın madalya,kupa kazanmasıdır.

Yıllar, aylar, günler ve hatta saatler bile, bu olayların en büyük şahitleridir. Bu şahitlerin cümle içinde en çok kullanılanı da aylardır. Mesela bizim toplumda Nisan denilince akla gelen 23 Nisan çocuk bayramıdır.

Kasım da, 10 kasımı Mustafa Kemal Atatürk’ü anarız. Ağustos, 17 si Marmara depremi gelir hatrımıza. Temmuzsa, ayın 15 dir. Hain ellerin kalkışmasına gösterdiğimiz dirençtir. Eylüller sonbaharın adıdır.

Yine aylar, İnsanlık adına hayırlı işler yapan değerli isimleri yani, devlet adamlarını, yazarları, sanatçıları, sporcuları hatırlatır bizlere..

Bu ayların içindeki bazı aylar, bu değerli isimleri daha çok çağrıştırır. İşte ilk haftasında bulunduğumuz Haziran ayı, bu tür aylardandır. Bir çok değer atfedişleri sebebiyle çok sayıda isim Haziranda vefat etmiştir. Kimler yoktur ki tarihin haziranları içinde uğurladığımız ve de hayırla yad ettiğimiz..

Cahit Zarifoğlu, Cemil Meriç, Peyami Safa, Orhan Kemal, Ahmet Haşim, Nazım Hikmet Ran, Abdürrahim Karakoç, Ayşe Şasa, Muhammed Ali Clay, Fuat Sezgin, Michael Jackson, Victor Hugo, Ahmet Arif, Franz Kafka, Robert Kennedy, Cengiz Aytmatov, Jorge Lois Borges, Hakkı Devrim, Sümer Tilmaç, Ayhan Işık, Cahit Kulebi, İbni Sina, Kazım Koyuncu, Fuad Köprülü..

İşte Haziran, tüm değerli isimleri içinde toplamış bir ay olarak duruyor karşımızda..

Başta bizim toplumumuzda sonra da dünya da ismi saygıyla anılan, topluma bir aydınlık ve ışık tutan onlarca isim..

Elbette ki bu isimlerin herkeste farklı bir değeri vardır. Fakat ben bu listeye baktığımda kendi adıma belli isimleri en tepeye koyarım.

Bunların içinde bir Cemil Meriç, bir Muhammed Ali, bir İbn-i Sina, bir Michael Jackson, bir Zarifoğlu bir Abdurrahim Karakoç, Peyami Safa, Cengiz Aytmatov  yeri başkadır. Bu başkalıkların elbette birbirinden farklı zenginlikleri vardır.

Meselâ Meriç’in engeline rağmen bilgiye ve akla duyduğu açlıktan, dünya toplumlarının biriktirdiği tüm kültür birikimini yalayıp yutması vardır. Kendi toplumunun aydınlığı için bir kültür hizmetçiliği yapması benim kendisine hayran olma sebebimdir.

Muhammed Ali’yi, İslamla çok sonradan tanışmasına rağmen, dünyada ki belki milyonlarca mirasyedi müslümandan daha fazla imanlı oluşu sebebiyle severim. Bir iş yapıyorsan, o işte en iyisi olmak zorundasın dediği için severim. Rengi yüzünden, ırk’ı yüzünden dışlanan her toplumun sesi olduğu için severim. Amerikaya ve de Avrupaya, hakiki bir müslümanın nasıl olurmuş gösterdiği için severim. Cesareti ve iddiasıyla milyonlaca mazluma umut oluşu sebebiyle severim.

İbn-i Sina’yı bilim ve ilmi muazzam bir biçimde harmanlayıp, bu harmanı bir müslüman etiketiyle dünyaya sunması sebebiyle severim. Dünyaya, us ( akıl ) hocası olduğu için severim. İnsanın dünyada ki her eşyaya hakkını vererek dokunduğunda, eşyanın insanın dünyada ki en büyük hizmet vasıtası olduğunu ispatlaması sebebiyle severim.

Zarifoğlu’nu, içinde ki saf çocuğu hiç öldürmeden, edebiyata kattığı masumane şiirlerler, fikirler ve mütevaziliği için severim. Allah’a olan bağlılığı, günahı kapısından içeri sokmamak için verdiği mücade için severim.

 

Aytmatov’u Türkiye dışındaki bir Türk devleti vatandaşı olarak edebiyatta dünyaca tanınmış bir yazar olduğu için severim. Selvi boylum al yazmalımda, insanı, sevdayı,emeği, umudu,sabrı ve vefa gibi erdem gerektiren duyguları içimizde yeşertmiş olduğu için severim.

Peyami Sefa’yı sürekli içinde olduğumuz ruh hallerinin, psikolojik açıdan anlamlanmasına katkı da bulunduğu, Hezeyanların, depresyonların, karakter ve duygu çelişkilerinin birbiriyle olan karmaşık ilişkilerinin roman denilen yazına tüm şeffalığıyla yedirmesinden dolayı severim.

Jackson’u gereksiz bir şekilde beyazlara benzemeye çalışmasına rağmen severim. Allah vergisi dans yeteneği sayesinde dünyaya, insan vücudunun ne kadar mükemmel olduğunu göstermesi sebebiyle severim. Dünyaca tanınmış ve milyonlar kazanmış bir star olmasına rağmen, sade ve efendi bir adam olarak yaşadığı için  severim. Burcu Başak diye severim 🙂 Ama herseyden önemlisi Evangelistlere, İllimünatiye, ve dünyayı tek tip dine yönlendirip köle yapmayı hedefleyen paralı tarikat örgütlerine boyun eğmediği için severim.

Karakoç’u sıradanlığı, anadoluluğu, ve mihriban’ı için severim. Milliyetçiliğini islamla süslediği için severim. Fahri bir halk terapistliği yapar gibi yaşamasını severim. Eğriyi doğruya çevirmek için verdiği gayret için severim.

İşte bu nedenler sebebiyle de Haziran’ı ayırırım diğer aylardan ilmi olarak..

Allah, bu ay sebebiyle andığım tüm değerli insanların mekanı cennet etsin. Günahlarını affetsin. Nurlar içinde yatsınlar. ( Michael Jackson içinde geçerlidir bu duam 🙂