O Abla, Türk milliyetçişi de Yusuf, Nazi subayı mı?!

0
1377

Bu hikaye de,

bir kadın var..

bir akıllı telefon

bir de, Bayburtlu Yusuf..

Bu üçünün bir araya gelmesiyle de ortaya çıkansa, bir ülkenin seçim dönemi provakasyonunun bir tescili. Koskoca bir milletin, siyaset ve ötekileştirmenin içinde eridiği, çirkinliğin tavan yaptığı bu dönemde, içinde bocanılıp durulan, doğru ile yanlışın birbirine eşdeğer hale getirilmesinin acı sonuçları..

Aynı milletin torunları, ortak tarihlerine bu kadar yabancılaşmamıştı tarihin hiç bir sürecinde.  ”Benin doğrum senin doğrunu hiçe sayar” düşüncesi içine düştüğümüz o devasa ayrışmanın en fotoğrafı olarak, tam karşımızda duruyor..

Yusuf..

O da kendince edindiği bir doğrunun peşinden, elinden geldiği kadar koşan. Niyeti halis, ameli halis şekilde dolaşan genç bir adam. Bu milletin bir ferdi. Bu milletin geleceğinden sorumlu milyonlarca neferden biri. Yani Anadolunun yüzü..

Fakat o akıllı telefonun sahibinin zihniyeti karşısında, hiç haketmediği bir ötekileştirilmenin, küçümsenmenin, hor görülmenin de tam ortasında kalmış bir adam. Kendi doğrusunu hiç’e sayan başka bir zihniyetin karşısında sakin kalmaya çalışan, alttan alan ve efendiliğinden zerre taviz vermeyen bir gönül insanı.

Önce nereli olduğu irdeleniyor. Sonra ne iş yaptığı. En son olarakta hem elindekiler hem de kalbinde taşıdığı fikirler yüzünden küçümseniyor. Andımız diye bilinen, ilk’i 1933 ler de yazılan, sonra ki dönemlerde 3 kez değiştirilmiş milli bir söylevi, her şeyin üstünde tutan bir lümpen ve jakoben anlayışın saldırısına uğruyor.

Peki neden ısrarla “andımızı oku bakalım” sorgulaması? Andımızı okuyan herkes Türk mü olmuş oluyor?

Yusuf, orada o an da andımızı okumuş olsaydı, o içinde koca bir kin ile yaşayan ablamız, Yusuf’un temsil ettiği fikre sıcak mı bakacaktı?

Ya da Yusuf, üniversite mezunu olsaydı küçümsemekten vaz mı geçilecekti? Veyahut Yusuf, Bayburtlu değil İzmir’li olsaydı, kadın makarnayı sormayacak mıydı?

Elbette hiç bir şey değişmeyecekti..

Ve yine ironik bir parantez daha açmak istiyorum burada. Bu kadın, Yusuf’a niçin Andımızı değil de İstiklal Marşını oku demedi sizce?

Değer anlamında İstiklal Marşı, Andımız denilen söylevin kat be kat üstünde değil midir?

İstiklal marşımızın içinde ki sözlerin temsil ettiği değerler bütünü, Andımız’ın içinde ki değerlerin tamamını kapsamıyor mu?

Benim bu olayda gördüğüm şunlardan ibaret : Bu ötekileştirmeci anlayışın maşası olmuş belli kesimler için Türklük kavramı yalnız Mustafa Kemal Atatürk’e, andımıza, laikliğe ve seküler yaşam anlayışına dayandırılmış. Türklük Gazi’den 2000 bin yıl öncesine dayanıyor. Andımız ise içinde yalnızca devletimizin üst kimliği olan Türklüğü simgeliyor. Türk devletlerinin içindeki 72 buçuk milleti içinde barındırmıyor. Laiklik ise bilindiği üzere, tüm dünyada din ritüellerinin hem siyasetten hem de diğer dini inançlardan ayrı ve özgür yaşamasının teminatı sayılır. Fakat gelin görün ki bu ablanın mantığında ki bağnaz laiklik anlayışında, dini anlayışı, demokratik bir yaşam alanı gören, haklarını koruyan her ideolojiye düşman olmak yatıyor. Bu ülkeye en büyük zararı verecek olan şeyin din olduğuna inanan bu insanların, bu tutumlarında şaşılacak bir yan bulamıyorum bende artık..

Bu ülkede yoksul olan,eğitimsiz ve muhafazakâr olan her bireyin, bu hale gelmesini sadece bir partiye bağlamak ne komiktir. Ve bu parti ve temsil ettiği değerler, en büyük tehlike olarak lanse ediliyor. Tabi bu anlayışa sahip olanlar toplumun tamamı değil elbette. İnanmayan, herşeyiyle batıcı, burjuvazi, elitist ve kültür emperyalizmine kurban gitmiş sözde aydınların söylem ve iddiaları bunlar..

Ülkenin rejim, kültür ve sanat anlayışını uzun 50 senedir, sürekli tekelinde tutan bu anlayışın yarattığı asılsız ve maksatlı ideoloji, bugün toplum içinde yaşanan kutuplaşmanın da kaynağını oluşturuyor.

Şimdi bu durumun vahamiyetini tam ters bir örneklemeyle çalışalım. Şimdi bu hikayede ki Yusuf, temsil ettiği değil de farklı bir partinin argümanlarını dağıtıyor olsaydı. Meselâ ana muhalefet partisinin diyelim. Ve o videoda ki, iktidara muhalif ablamız da, sözde bir milliyetçi değil de dindar bir kitleye mensup bir ablamız olsaydı. Soracağı soru ne olurdu sizce?

Meselâ Ayetel kürsi’yi okuması istenseydi Yusuftan..Ya da Amena resüli’yi.. Ya da bir Felak ve Nas suresi ile test edilseydi ne olurdu. Yusuf bilemeyince ya da okumak istemeyince müslüman sayılmıyor muydu? Bir de bu anı videoya çekip youtube ye atsaydı. O zaman ne olurdu? İşte yine aynı şey olurdu. Yaftalamanın, ötekileştirmenin bir başka versiyonu olurdu. Sembolleştirilmiş değerler üzerinden insanlara düşman olduğumuz bu yüzyılda, ortak payda da bizi buluşturmayan, sürekli zıtlaştıran, ayrıştıran her türlü bölücü plan’a artık bir dur diyebilmenin zamanı gelmiş gibi görünüyor. Aynı ortak değerlere gönül veremeyeceksek, kardeşlik, yurtaşlık kavramlarına saygı duyamayacaksak Türklüğümüzün neresi ile övüneceğiz?!

Bu sebeple artık Yusuf’ların yüzüne değil ideolojilerin içeriğinde ki samimiyetsiz noktalara, ikonlara ve yaftalamalara tavır koyalım…

Her kesimin bir Yusuf’u var. Fakat her Yusuf da bizim Yusufumuz değil mi sonuçta?