Bu çağın en acımasız katili zaman artık. En acınılacak tek varlık da insan. Ölüm bile zaman kadar mühim değil artık. Çünkü an dediğimiz kavramın sürekli ölümünü izliyoruz. Kendi ölümümüzü düşünmeye bile vakit işin açıkçası. Sadece azıcık tat almaya, yaşantılarımızın keyifli anlarının hatıralarını daha uzun aklımızda tutmaya çalışıyoruz.
Zaman eskiden beri hep su gibi akıp giderdi tamam da. Şimdilerde sel olmuş gibi. Vakitler hiç birimize yetmiyor. Her işimiz ya yarım ya noksan kalıyor. Ne çevremize ne de kendimize tatmin edici bir imkan sağlayamıyoruz. Birbirinin aynısı günler, birbirini sırayı bozmadan takip ediyor. Sadece takvim değişiyor. Özel günler, resmi ve dini bayramlar bile doyurucu değil artık.
Peki neden böyle?
Bu akışı topluca hızlandıran şey ne?
Hepinizin farklı cevapları vardır tâbi. Ama bence bunun sebebi internet saati ve takvimi. Daha doğrusu teknolojik zaman. Her şeyden aynı anda haberdar oluyoruz. Her an programlı. Bir saat gibi kuruluyoruz. İşe gidiş gelişlerimiz, boş zaman vakitlerinde hepimizin sosyal medyanın farklı pencerelerinde dolaşıyor olmamız. Hafta sonu yapılacaklar listemiz, yani herkesleşen ortak bir zamanda ezbere yaşıyoruz. Gözümüz sürekli saatte. Günde ortalama 200 defa telefon ekranına bakan birinin saati görmemesi mümkün mü?
Gün içi yoğun çalışma hayatı ve akşam eve gelişimizde üstümüze çöken yorgunluğa ne demeli? Eskiden çoğu insan gecesini bir şekilde bir takım uğraşlarla değerlendirirdi. TV yi kapatıp sohbet etmek,bir radyo kanalı dinlemek, bazen kitap okumak vs. Artık hiçbiri yok. Çünkü elimizde hiç bırakamadığımız 180 gr lık o dijital aletin emrindeyiz! Bakın özellikle emrindeyiz diyorum çünkü biz onu değil o bizi kuruyor, şartlıyor ve programlıyor. Zamanı ve bizi kendine uyarlıyor.
Dikkat edin zaman en çok o elimizdeyken anlaşılmadan eriyor. Bu alet elimizden düşüremediğimiz bir paket çekirdeği yerken ki boş durmamızdan bile tehlikeli. En azından çekirdek yerken kendi özgün irademizle hayatımızla ilgili şeyler kurup çakıyor ya da planlıyoruz farketmeden. Fakat cep telefonu üzerinden kendimiz ve yakın çevremiz dışında herkesin ve herşeyin hayatlarına ortak oluyoruz. Bu ne menem bir hastalıktır!
Dünyanın hiç bir zamanında insanlık, bu kadar başkalarını önemsemiyordu. Oysa şimdi bir insanın hayatının bir kesitine yüzmilyonlarca insan ya şahit ya takipçi!
Bize ne! diyemiyoruz. Takibi bırakamıyoruz. Tüketim toplumlarının en aptalı bu yüzyıl insanı kesinlikle herşeyi tüketmekte başarılı. Fakat zaman israfında tarihteki tüm medeniyetleri ve topluluklara fark atmış durumda.
İşte bu yüzden başta kendime sonra size en büyük tavsiyem kendinize ve yakın çevrenizden gayrısına çok kafa yormayın ve de takip etmeyin. Herkesleşerek bir yere varacağınızı düşünmeyin sakın. Sizi diğer insanlardan farklı kılan şeyin sadece isminiz ve işiniz olduğu fikrini geçin. Asıl karakter ve yalnız size mahsus davranış ve eylemlerin sizi üstün ve farklı kılacağına inanın.
Sııradan bir cenaze merasiminiz olmasın. Arkanızdan sizi farklı ve özel kılacak eylemleri takdir eden bir çevre bırakmaya çalışın. Zamana hükmetmek imkansız evet. Ama bu zaman denen boyutun içini faydaya dönük şeylerle doldurmak mümkün. Zaman yine alsın başını gitsin fakat dolu dolu geçip gitsin.