Hayvan haklarının sözde en büyük savunucusu; Avrupa

0
1378

Bizim milletimiz hayvanlara eziyet ve işkencede dünya sıralamasında sonuncudur. Bakmayın siz haberlerde çıkan hayvanlara eziyet çektiren merhametsiz mahluklara!

Bu tipler, bizim insanlarımızın hayvanlara olan şefkat ve duyarlılığını kesinlikle gölgeleyemez. Ki bu haberlerdeki çoğu olayda, eziyen gören hayvana yapılan kaddarlığın,sahibi tarafından yapılmadığına şahit olursunuz. ( Şu papağanını boğazlayan angut istisna tabi )

Özellikle Anadolunun ilçe ve köylerindeki halk hayvanlarla daha yakındır. Çünkü hayvanlar köylerde insanlarla daha temas halinde olurlar. Köyde yaşayan bir çoçuk mutlaka ki, bir hayvanı kendine arkadaş tutar onunla büyür. Hayvanlarla olan bu dialog, çoçuk büyüdükçe de devam eder. Fakat şehir hayatında yaşayan çocuk ve yetişkinlerin böyle bir imkanı yok maalesef. Bu sebeple bu ihtiyacı gidermek için, evlere kedi, köpek, kuş vs falan alınır. Fakat şehir hayatında hayvanla ilgilenmek çok zor. İlgisizlikten sokağa salınan binlerce kedi ve köpek, her yıl devlete ait hayvan barınaklarında bakılırlar.

Özellikle son 10 yılda bu sokağa salınma olayı, başta hayvanlar için sonrada insanlar için çeşitli zorlukları beraberinde getirir. Geçen yıldan başlayan ve bugüne kadar gelen süreçte, sokak köpeklerinin saldırısına maruz kalan ve hatta ölen vatandaşlarımız oldu. Elbette çok üzücü istenmeyen olaylardı. Fakat diyorum ya, bunlar hep sebep sonuç ilişkisine dayanan ve büyük resmi görmemizi engelleyen örnekler..

Şimdi tekrar gelelim hayvanlara eziyette dünya sıralamasında son sıralarda olduğumuz iddiama.. Dünyada hayvanlara hastane açan ilk devlet olma başarımızı zaten duymuşsunuzdur( 19.yy )  ”Gurabahane-i Laklakan” olarak adlandırılan Düşkün Leylekler Evi, Bursa’da hizmet vermiş taa o zamanlarda. E bu mu bizi listede sonuncu yapan olay? diye soranlara elbette değil diyorum. Fakat hastene bizim hayvanlara gösterdiğimiz yakınlığın dünyada ki en büyük fotoğrafıdır.

Bizi o listede sonuncu yapan bizim duyarlılık haberlerimiz değil, günümüz Avrupasının festival adı altında hayvanlara yüzyıllardır uyguladığı eziyet ve katliamlardır. Medeniyet sıfatını en iyi taşıyan biziz diyen ve kasım kasım kasılan Avrupa devletlerinin bir kaçı, hayvanlara yaptikları merhametsiz va kaddar katliamları nasıl utanmadan yapıyorlar insanın aklı almıyor!. Şimdi anabaşlıklarla tek tek anlatayım size bu festival ayağına yapılan katliamları..

-İspanya’da her yıl yapılan festivalde boynuzları yakılan boğalar halk arasına salınıyor ve daha sonra öldürülür.

 

-Bulgaristan’da halen sürdürülen bir gelenekle köpekler asılıyor ve vahşi bir şekilde öldürülüyor.
-Tepkilere rağmen Japonya ve Danimarka’da her yıl yüzlerce balina katlediliyor.
-Kanada’da her yıl mart ayında yapılan avla birlikte yüz binlerce fok sopalarla canlı canlı öldürülüyor ve bu bir spor olarak görülüyor.
-Meksika’da böcekler canlı olarak mücevherlerle kaplanıyor ve broş olarak satılıyor.

İşte durum bu! Yani Avrupa medeniyeti yalnızca kendi milletine yaşatır. Fakat bunun dışında kalan her ırk, her millet ve her hayvan bu medeniyetten nasibini alamaz. Bu toplu işkencelerin, uzak doğudakilerle kıyaslarsanız aradaki tek farkın daha az miğde bulandırıcı olduğu sonucudur. Binlerce yıllık tarimizde bizim böyle hunharca katliamlardan birine bile imza atmadığımız ortadadır. Sakın biri kalkıp sizde koyun inek boğazlıyorsunuz demesin. Zaten besi hayvanı olan bu bir kaç hayvanın dini ve sosyal hayata katkılar için kesildiği, hem etinin, hem de derisinin kimsesiz ve mazlumlara ulaştırıldığı gün gibi ortadayken, Avrupanın zevk için katlettiği festivalleri bizim bayramımızla kıyaslamak bariz bir şuursuzluktur.