Dünyayla sürekli iyi geçinenler, aslında kendine en çok yabancılaşanlar değil midir sevgili dostum?

0
1058

Sevgili Lev Nikolayeviç..

Bu sefer gerçekten çok uzun bir zaman geçti sana yazmayalı. Üzgünüm…

Öncelikle umarım keyifle yatışa devam ediyorsundur. Ben genel manada iyiyim. Şu salgın muhabbetide bitiyor gibi görünüyor bakalım. Hayırlısı..

Şimdi geleyim bu mektubu yazma sebebime. Mevsu küsmek. Hani şu sevdiklerimizle aramıza belirsiz süreli bir mesafe koyuşumuza verdiğimiz küsmekten bahsediyorum. Küsme konusunda konusunda tarihte ismi ön plana çıkan bir kaç düşünürden biri de sensin biliyorum. Küsmenin kitabını kim yazabilir diye sorsalar. Heralde ilk akla gelende sen olurdun. Senin küsüşlerin malum tamamen insanlığa. Zaman denilen şeyin içinde kendini kaybetmiş,maksatsız ve sorgulamadan yaşadığını sanan herkese küsmüştün sen.

Ve bu küskünlüğün seni tamamen yalnızlaştırmış ve oldukçada yormuştu. Ama sen bu halinle kendine küsmedin hiç. Yaşamı, dünyayı, ahlâkı, sevgiyi ve doğruluğu tüm insanlığın üstünde tutarak büyüttün içinde. İnsanlık boş işlerle vaktini çarçur ederken,sen hiç yılmadan anlatmaya devam ettin ölümlü dünyayı ve insanın ne ile yaşaması gerektiğini.

Yoksa günümüz insanlığının yaşadığı aptalca küskünlüklerini senin irdelediğin küsme ile kimse kıyaslayamaz.

Fakat bir de işin kendine küsme ve yabancılaşma boyutu var hocam. Çağımızın insanı, kendine yabancılaşmanın en büyük şovunu sergiliyor desem yanlış olmaz. Kendine yabancılaşan insan ilk önce ruhuna küsüyor aslında hiç farketmeden. Kendi kendine anlamsızca uzaklaşıyor. Akabinde de kendi dışında ruhu olan herşeye ve herkese.

İmkanlar, kolaylıklar ve arzularla tıka basa dolu olan insan, gerçekten ne büyük zararda.. Fakat yine fark etmiyor.. fark etmiyor.

Kendine küsme nedir diye sorsalar bana. Aslını inkar etmektir derdim. Öyle ya.. İnsan bu dünyaya çok sağlam bir gaye ile gönderilip sonra bomboş,ziyan olmuş bir hayatla dönmüyor mu yurduna?

Ben meselâ, bu inkarın ne kadar yanlış olduğunu bildiğim halde, yine çoğu zaman karışıyor ve sapıtıyorum bu yolda. Allah’tan sonra toparlanıyorum. Ya peki gerçekle yüzleşmeye korkanlar? Sonunu düşünen kahraman olamaz sözüne tam biat edercesine, hesapsız ve kitapsız yaşayanlar ne zaman uyanır?

Ya da hiç bir kere uyanabilecek midir?

Aslında şimdi şu muhabbeti seninle karşılıklı yapabilseydik, kimbilir ne teşhisler, ne ćözümlemeler yapardın sazı eline alıp..

Ben kendine küsmeyenler sınıfında yaşamaya çalışıyorum her zaman. En azından niyetim hep halis. Ameller zayıf olsada, niyetim temiz ve bir şekilde ayakta kalmaya çalışıyor.

Umarım herşeyi gören Rabbimiz, benim bu niyetimin karşılığını üstüne rahmetini ekleyerek verir. Çünkü sadece hakkımı ver desem, biliyorum ki yüzümü yerden kaldırıp Allah’ın yüzüne bakmaya cesaret edemem. Rabbim bizi bizle yalnız birakmasın inşallah.

Benden bu kadar bu mektupla. Rahatın bol olsun. Nur’un tepende pırıl pırıl parlasın aziz dostum.

Görüşmek üzere..