Küçük sorulara büyük, yeni ve afili cevaplar..

0
302

Sevgili Lev Nikolayeviç..

Bugün yine boş boş oturduğum bir anda, insanlığın kendini boş beleş meşguliyetlere adamış olsuğuna dair kanaatimi iyice pekiştirdim. Sonrasında bu yazıyı döküverdim bu mektup metnine bir oturuşta. Büyük sorulara ne zaman geçeceğimizi pek düşünmüyoruz insan nesli olarak. Çünkü büyük sorular sormak için büyük cevapları arayıp bulmak gerekir ya, hah işte bize o çok zor gelir. İnsan bu yüzden cevabı çoktandır bilinen yerleşik küçük soruları sorar kendine ve çevresine. Alacağı küçük cevapların sağlamasını yapar durur. İki kere ikinin sonucunun dört çıkmasını olumlar. Ancak dört, sonuç olarak çok tatmin edici gelmez ki, evveliyatında türlü defalar bu cevabı bulunmuş,sabit stabil kesin bir sonucu ifade eder.

Sebep sonuç ilişkileri üzerine çok ciddi efor sarfeden beyin, kalbin kendisine acımasızca tahakküm kurmasıyla, küçük sorulara çok gereksiz büyük cevaplar üretmeye çalışır. Şöyle der kalp; “İki kere ikinin cevabı artık dört olmamalı yaa”

Oysa asıl mevzu, insanın objektif düşünselliğinin yoğunluğu sebebiyle mantığın işini duygulara yaptırmaya çalışmasıdır. Duygular sistematik ve belirli bir disiplini olmayan yönetici ya da yönlendiricilerdir. Olayların her bir anına ayrı ve farklı tepkiler verirler. Beynin savunma strajesinden ziyade duygular, kaotizmi bol senaryolar kurarlar. Ve yine her bir duygumuz kendini ortaya koymak, göstermek için sıraya geçerler. Öfke, mutluluk, korku, tiksinme, şaşkınlık ve üzüntü gibi temel altı duygumuz, mevzunun içinde kendine sürekli yer kapma telaşı içindedir. İnsanın duygularını kontrol edemeyişinin temel sebebi, mantığının ona bir heyecan katamamasıdır.

Çayı şekerli içmeyi 30 yıldır seven bir insanın şeker bulamadığı için şekersiz bir bardak çayı içmekte zorlanışını hayal edin. Burada temel istek çay içmektir. Mantık, çayın içilmesini öngörür çünkü bu istek, hem bir alışkanlık hem de bir zaruret halini almıştır zaman içinde. Fakat duygular genelde hazdan beslendiği için şekeri çay’a bir çeşit görünmez pranga ile bağlamıştır. Yani aslında başrolde olan aktör çay, ikinci roldeymiş gibi görünen şekerle aynı eşdeğere sahiptir. Ortada bir başrol vardır o da şekerli çaydır. O gün çay içememek insanda çok büyük bir stres yaratmaz. Sadece bir eksiklik memnuniyetsizlik durumu hissedilir. Fakat şekersiz bir bardak çay tam bir işkencedir. Çayı şekersiz içmeye çalışmak insanın klasik bir çay içme rutini kazanmak için şekersizliğin tüm keyif kaçırıcığılığına katlanması demektir.

Mesela evlilik kurumsalı ile ilgili de bir örnekleme yapalım şimdi..

Evliliğin temel sebebi iki ayrı cinsin bir arada yaşama isteği ile partnerlerin birbirine resmi olarak söz vermesidir. Akabinde üreme ve geçim konularında ortak sorumluk almak gelir. Yani mantık budur. Fakat hiç bir evlilik ( mantık temelli olan evlilikler hariç ) duygu içermeden sağlıklı sürdürülemez. Evlilikleri güzel yapan şey mantığın üstüne inşa edilen duygu üretimi ve aktarımıdır. Olumlu duygular gücünü bol paradan, zenginlikten ya da sorumluluklardan almaz. Olumlu duygu ancak çiftlerin birbirlerine karşı gösterdikleri ilgiden doğar ve yenilenir. Fakat olumsuz duygular çok büyük oranda maddi olumsuzluklar ve az eşyaya sahip olmakla hortlar. Yani mantığında da desteğini alarak çok daha güçlenir. İşte size küçük sorulara verilen küçük cevapları beğenmediğimiz o kısır döngünün asıl varoluş sebebi!

İnsan bu döngüdeyken asıl büyük soruları sormayı nasıl akıl edebilir? İnsan nedir, varlık’ın sebebini, sağlam bir dava sahibi olmanın önemini,sevginin ve yaratıcının bizler üzerindeki hükmünün gücünü ve buna benzer bir çok felsefesik paradigmayı nasıl günceline alabilir? Üstelik bu sorulara verilecek cevapların tüm doğru ve yanlış yaklaşımların üstünde olması gerektğine hiç girmiyorun bile!

Ezcümle; Büyük sorulara geçemeyen insanlık, küçük sorulara büyük daha afili yeni cevaplar bulmak için kendini kandırır durur. Aklıma Yunus’un sözü geldi. Ne demişti Yunus: “Mal da yalan mülk de yalan, var birazda sen oyalan” E o zaman ilk büyük soru’nu sor kendine, hiç cevap aramadan..

Selâmetle Lev Nikolayeviç