Anlaşmak ; taraflar arasında, saf bir akılla ve tamamen gönül rızasıyla desteklenerek karara bağlanan bir sonuç değildir.
Gerçek manada anlaşmak ; istemek, huzursuzluktan uzak durmak ve saygıyı muhaza etmek için ve karşı taraftan bir zarar görmeme arzusudur.
Anlaşamamak ise ; yine taraflarca varılmak istenen mutabakata tek ya da iki tarafın olumsuz bakması sonucu, gerekli maddelerin birinin veya bir kaçının devre dışı (belirsiz süreli) bırakılmasıdır.
Kolay olan anlaşamamaktır. Çünkü saf bir ego ve menfi davranışlar insanın tabiatına kolayca uyum sağlar.
Hiçbir anlaşma %100 başarılı olamaz. Dış etkenler ve bilinçaltı, insanı yeni ve daha sözünün geceçeği bir anlaşmaya hazırlar.
İş ortaklıkları ,miras kavgaları , boşanmalar , kopuk ergen-aile ilişkilerinde olduğu gibi anlaşmalar da aslında trenin rayda gitmediğinin çok bariz bir göstergesidir.
Sevmek ya da ast-üst ilişkisi ise, ilişkileri ve anlaşmaları daha sabredilir kılar. Sebebi yaptırım gücü ve kaybetme korkusunun bileşenidir.
Sonuç olarak anlaşma,anlaşılamazı bir kurgulama içinde çözme ve anlaşılır kılma gayretidir.