Nerede bir çocuk ölse,orası kıyamettir

0
1951

Nerede bir çocuk ölse orası kıyamettir. Nasıl öldüğü önemsizdir. Cennetin kapısının her daim açık olduğu ruhlar,hep onların ruhlarıdır. Günaha bulanmadan,zerre kirlenmeden ve hatta tozlanmadan, az bir zamanı süsleyen her renkten çiçekler..

“Her çocuk,aynı bir alim kerametiyle gelir dünyaya” derler üstadlar. Dünyada ki en saf,en hakiki neşe yalnız çocuk neşesi değil midir?

Onlar bizim büyüdüğümüzde bile, halâ korumak istediğimiz taraflarımız değil midir?

“İçinizde ki çocuğu yaşatın” tavsiyelerine kulak verişlerimiz,dünyaya halâ bir neşe,bir güzellik katma niyetimizden değil de nedir?

Bu akşam haber ajanslarına düşen bir son dakika haberiydi, teknik direktör Luis Enrigue’nin 9 yaşında ki küçük kızının ( Xana ) ölüm haberi.

Başta Uluslararası futbol camiası, sonra da tüm sanat ve siyaset dünyası,topyekün üzüldü bu habere. Bir anne ve baba için tek kıyamettir evladını kaybetmek. Canlarından can verdikleri bir ruhun,ellerinin arasından kayıp gidişini izlemek..

Rabbimize,sohbette, konusu geçerse hemen oracıkta ettiğimiz “Allahım sen sıralı ölüm ver” duası,işte bu içimizde ki evlat sevgisindendir. Allah, çoğu kulunu evlat kaybıyla imtihan eder. Herkesin imtihanı farklıdır. Bir çocuğun ölüm haberidir her anne babanın içinde cız eden. Rabbim evladını kaybeden her ebebeyn’e,sabırların en büyüğünü versin.

Fakat gelin görün ki, yaşadığımız dünyanın giderek yozlaşan ve insani melekelerinde ciddi kan kaybı yaşayan toplum, çocuk ölümlerinde bile seçici davranıp,gerekli tepkiyi veremez hale geldi.

Toplum artık çocuk ölümlerinde bile,ulusal,siyasi ve medyasal yönlendirmelere göre üzüntü tepkileri veriyor. Ölen çocuğun nereli olduğu,hangi dinden olduğu,hangi milletin mensubu olduğu ve ölüm şeklinin sunumu,bizi doğrudan etkiliyor içimizde ki cız’ın oluşması babında..

Meselâ bu akşam ki Luis Enrigue’nin kızı Xana vefat etti haberinden sonra, Twitter ve İnstangram da gezindim biraz. Haber daha yeni düşmesine rağmen,bizim sanat ve spor camiasının demirbaş isimlerinin büyük çoğunluğu,üzüntülerini dile getirdikleri paylaşımlar yapıyorlardı sosyal medya da..

Sonra, bu isimlerin çoğunun bu duyarlılıklarını,dünyanın dört bir tarafında savaş,hastalık,açlık sebebiyle ölmekte olan çoçuklara karşı hiç göstermediklerini düşündüm. Özellikle Afrika ve Ortadoğu da her gün ölen yüzlerce çocuğu düşündüm. Bu nasıl ayrımcılıktı? Bu nasıl bir ikiyüzlüktü?

Bir çocuğun ölmesine üzülmemiz ve paylaşım yapmamız için,o ölen çocuğun anne ya da babasının ünlü ya da tanınmış veyahut yabancı olması mı gerekiyordu?

Afrika’da,Irak da,Suriye’de,Afganistan da, Yemen’de,Filistin’de ve Libya’da ölen çocuklar,cennetlik sayılmıyor muydu yoksa bu insanların gözünde?

Ortadoğuda ve Afrikada ki çocuklar, hep ölmeyi mi hak ediyordu 9 yaşına gelemeden,bir beşikte ya da bir kucakta!

Ölüm onlara farz mı kılınmıştı yoksa Allah tarafından?

Hayır hayır! İnsanlık artık yalnızca, bir robot gibi kontrol edilerek yaşatılıyor bu dünyada. Birilerinin sevin dediğine sevinen, üzül dediğine üzülen robotik insan yığınlarıyız bizler artık..

Hani şu Robotlar da yapay zekayı konuşuyoruz ya? Bence hiç gerek yol onları üretmeye. Çünkü birileri bizi, uzun zaman önce bu yapay zekalı Robot türüne çevirmiş bile..

Popüler bir insanın çocuğunun ölümüne,sürü psikolojisi kafasıyla üzülüyorken,Ana haber bültenlerinin ilk üç haber sıralamasına giren,”bugün Suriye’de 12 sivil öldü. Ölenlerin 5’i çocuktu” haberine en ufak bir üzüntü duymuyorsanız, o an hemen yapay zekaya sahip bir robot olup olmadığınızı sorgulayın lütfen!

Herşeyi kaybederken bari bu konuda samimi olalım..