Hamiyyetin adı bile unutuldu. Faziletten fakir bir akraba gibi utanır olduk. Goril, altı asırlık tarihin sırtına geçirdiği elbiseleri parçaladı, bütün müstekrehliği ile çırılçıplak. İnsanın riyaya hasret çektiği bu ufunetleri gizleyen her örtü muhterem, yalan muhterem, yapmacık muhterem. Yirmi sekiz milyonun kanı ile palazlanan “happy few”, yirmi sekiz milyona küfretmekle minnet borcunu ödüyor. Bu efendilerin parolası: “git Avrupa’ya, bir daha dönme” tavsiyesidir. Herhangi bir turist, tesadüfen misafiri olduğu ülkeye bizim bu memlekete gösterdiğimiz sevgiden çok daha fazlasını bezleder. Kaç ve soy! Kefen hırsızlığı, efkâr-ı umumiyenin kahramanlık mertebesine yükselttiği mesleklerden oldu.
Çağdaşlarımızla her sohbet bir lağım banyosu. Fildişi kuleden vazgeçtik, canavarlarla kucak kucağa yaşayabileceğimiz mağara nerede? Galiba Vigny haklı. En muhteşem cevap sükût. Şer’le diyalog bir nevi suç ortaklığı. Gorillere buket sunmak. Onlar şehvet sarası içinde tepinirken sen elinde madenci lambası toprağın yedi kat derinliğine uzanıp hayali madenler arayacaksın. İnciler çıkaracaksın ummanlardan. Goriller çakıldananlar. Juvenal ne asil devirde yaşamış. İsyan bir ümit çığlığıdır. Ölü isyan etmez.
Kimi örnek göstereceksin çocuklarına? Plutark’ın kahramanlarını mı? Plutark’ın kahramanları Rousseau’yu heyecanlandırabilirdi. Şimdi o heykeller bütün cazibelerini kaybetti. Masal bile değil artık.
A. hırsız, sahtekâr, kötü bir evlat, aşağılık bir koca, ama insanla, insanlıkla bütün ilgilerini kaybetmemiş. Bu adam hâlâ ağlayabilir. Belki sevebilir de. Fazileti hapishanelerde mi arayacağız?
Cemil Meriç – Jurnal