Dünyanın kaderi, kendini onaran ve yenileyen bir islam birlikteliğine bağlı..

0
1216

Algı yönetimleri..

Son 200 yüzyılın en büyük yönetim tekniği. Tabi her stratejik atraksiyonun membağı olan Avrupa menşeili..

Algı yönetimin sahneye çıkan aktörleri, toplumun dikkatini istediği yere yoğunlaştırırlar önce. Sonra konunun içinde belli noktalara temas ederler. Bu noktalar toplumun sinir uçlarına dokunan bazen bir cümleden bazen de bir görselden oluşur. Algı yönetimleri, genelde (sözde ) tarafsız olduğunu iddia eden medya kanallarına ya da yazılı basın kanalları üzerinden yapılır.

Toplum, bu yönetim biçiminin, bilinçli bir yönlendirme yöntemi olduğunu idrak edemez. Bu yönlendirmeler, hedef aldığı her neyse ( kişi, kurum, millet, ırk, din, ) ya değer katar ya da değersizleştirir.

İşte İslam dini de, bu algı yönetimlerinin elinde sürekli farklı değer süreçleri yaşar. Özellikle Avrupa, din üzerinden yaptığı bu yönlendirmelerin hedefine genel olarak İslam’ı koyar. İslam dinine mensup insanların genel olarak, gerici, dünyadan kopuk, asi ve uygarlaşamamış bir topluluk olduğu fikrini yerleştirir kendi toplumuna.

Kapitalizm’in kültür emperyalizminin ve küreselleşmenin en yıkıcı etkilerini yaşattıkları islam toplumlarını, bu şekilde yansıtmak, onlar için hiç te zor bir iş değildir. Bir olamayan, hatta birbirinden kopuk olan onlarca islam ülkesi, bu algının altında ezim ezim ezilir de, bir gık diyemez dünya’ya. Bunun sebebi elbette ki siyasi ve ekonomik anlamda ki yetersizlikleridir.

İslami terör tabiri ise yalnızca Avrupa’da değil ülkemizde de artık çok kanıksanmış, alışılagelmiş, kabul edilmiş bir tanım haline gelmiştir.

İlk önce Avrupa’nın islamı, terörle nasıl ilişkilendirmiş olduğuna bir bakalım. Bu ilişkiyi kurdukları zaman dilimi tam olarak Amerika’nın Baba Bush dönemidir. Irakta ki Saddam rejimi yıkmak için sözde Saddam Hüseyin’in elinde kimyasal füzeler olduğu iddiasını ortaya atarlar. Bu iddia, algı yönetimlerinin islam ülkeri üzerinde ki ilk görüntüsüdür. Yaratılmak istenen algı şudur : Saddam diye bir lider vardır. Bu lider bir müslümandır. Ve bu lider elindeki füzelerle dünya barışını tehdit eder hale gelmiştir.

Halbuki dünya barışını tehlikeye sokacak en büyük güç, her zaman Amerika, Avrupa ve İsrail olmuştur. Bu gerçeğe rağmen Amerika, küresel güç olması ve her ülkede kendi çalışan medyası, zengin sınıfı ve ajanlarıyla bu algıyı çok hızlı bir sürede kabul ettirmiştir dünyaya..

Sonrası malum. Ele geçirilen yeni bir islam ülkesi, kendi liderine hain ve diktatör diyen bir millet. Ve islam olan ülkelerin her an dünya barışını tehdit edebileceği algısı.( ki sonradan pişman olmaları çok uzun sürmemiştir Irak halkının )

Irak bu algı yönetiminin ilk kurbanı olduktan hemen sonra, yine sözde dünya barışını tehdit eden bir lider daha yarattı Amerika. O da Bin Ladin’den başkası değildi. 11 Eylül olayı Amerikanın islam dünyasını hedef alan ve dünyaya islamafobia denen sanal korkuyu büyüten , en büyük algı yönetimi olmuştur.

Dünya toplumu artık, İslam deyince siyahi,  sakallı, beyaz entarili, göbekli cahil adamları aklına getirir olmuştur. Tabi bu adamların yanında, cahil, ezik, hiç bir hakkı olmayan, simsiyah çarşaflar içinde yaşayan kadınlar vardır.

Bu algı yanıltmalarının en son halkası, hepinizin bildiği ve ilk uydurulduklarında, simsiyah giyinen, boğaz kesen, şaç derisi kazıyan, kadınları kendine köle eden, ve sözde dünyaya gerçek dini getireceklerini iddia eden Amerikan senaryosu olduğu çok belli olan bir terör örgütü canlanır gözümüzde. Bu algı yönetiminin hepimiz kurbanı olduk en başta evet. Fakat çok şükür ki kendi toplumumuzun büyük bölümü bu oyunu artık biliyor. Fakat üzülerek söylemek gerekirse, içimizde halâ bu algı yönlendirilmesi sebebiyle, bilinç altında islamdan çekinen korkan vatandaşlar var. Öyle ki bu insanlar, Amerika kadar büyüyecek bir islam devletinin, dünyanın başına Amerika’dan fazla bela olacağını düşünürler.

Halbuki islam’ın doğasında baskı, zulüm, insan hakları tecavüzleri, kan ve gözyaşı barınmaz, barınamaz. Çünkü Allah, islamı dünya’ya bir rahmet ve kurtuluş yolu olarak indirmiştir. Sonsuz bir hayatta yaşanacak rahat bir düzende yaşamanın tek yolu olan İslam,( Allah ) nasıl olur da insanların zararına ve sıkıntısına sebep olacak bir kurallar bütünlemesini kullarına dayatabilir? Bu mantık sağlıklı bir mantık değildir. Tarihte dönem dönem uygulan yanlış islamı yönetimler, bu gerçeği değiştiremez.

Günümüzde yaşanan olaylar ve çekişmeler de artık gösteriyor ki, İslam dininin dünya’ya doğru şekilde anlatacak bir lider ülkenin varlığına her zamankinden fazla bir ihtiyaç vardır.

Benim kanaatim bu lider ülkenin Türkiye cumhuriyeti devleti olacağı yönündedir. Bu kanaate sahip oluşumun temel nedeni elbette 800 ler de islamla tanışan biz Türkler’in dünya’ya hakim olduğu ( Osmamlı adıyla ) 600 yıllık adaletli yönetim biçimidir. Zaten dünyada bizden başka başarabilen hiç bir medeniyet de yoktur.

İslamın temel iki direği olan, Ahlâk ve adalet kavramının yeniden inşaası için gerekli olan en büyük unsur, Dünya’ya bir çok bakımdan örnek olabilecek bir toplum modelidir. Bu modelin başta Avrupa’ya etki etmesinin ilk yolu da insani değerlerin her zamankinden fazla parlatılmasına dayanır.

Avrupa’nın şuan içinde bulunduğu yaşam biçiminde ki geldiği üst nokta, ( Teknolojik, teknik, bilgi, ) insani coğu değerin paslanmasına ya da yozlaşmasına sebebiyet vermiştir. Empati, paylaşım dayanışma dediğimiz üçlü değerler kümesi, yaşanan refah ve konformist anlayışla, yaşanmaz, yaşanamaz bir hale gelmiştir.

Bu hale gelen her gelişmiş ülke, kendi coğrafyası dışındaki toplumlara da hakir ve hasmani bir gözle bakınca ( baktırılınca aslında ) yukarıda bahsettiğim üçlünün yaşaması ve yaşatılması da bir imkansızlığa doğru sürüklenmektedir.

Dünya milletlerinin şuan içinde bulunduğu buhranlı yapıya dokunacak el, kesinlikle kendini onarmış, yenilemiş bir islam alemi olacaktır. Bu elin güçlenmesi için en başta lider bir devlet, akabinde yine bu devletin ahlâk’i değerlerine sıkı sıkıya bağlı vatandaşlarının doğması şarttır.

Bence dünyanın kaderi, islamın kucaklayıcı, bütünlükçü ve adil bir yapıyı genele yaymasına bağlı. Umarım bunu yapabilecek kabiliyete sahip olabiliriz bir gün..