Bu Ramazan kime ne getirdi diye düşündümde…

0
570

Ramazan geldi hoşgeldi.

Maneviyatı zengin insanların sevinci oldu. Birbirinin aynı yaşanan ve akıp giden zamanın içinde gönüllere insanlığı,aczi, merhameti ve iyiliği canlandıran bir Hızır oldu.

Peki dünya telaşesine aşırı derecede düşmüş, huzuru ve mutluluğu madde ve konforda arayan, hayatı yaşamak yerine hayatı boşa ve günübirlik heveslerde arayanlar için durum nedir?

Elbette ki sadece mecburi bir ritüelden ibaret bir ay. Ramazanı sadece ramazanlık alışveriş ve sonunda bayram tatili yapmak için bekleyen azımsanamayacak bir kitle var artık ülkemde.

Dini bayramlar son 25-30 senedir tatil anlayışına dönüştü malumunuz. Din artık toplumsal kazanımlarla değil bireysel menfi çıkarlar için kutlanıyor ülkemde.

Bu durumun en büyük göstergelerinden biri de TV reklamları. Eskiden gıda firmalar Ramazana  özel indirim reklamına Ramazandan 15 gün önce başlardı. Artık 2 gün kala tanıtıma başlıyorlar. Reklamın içinde artık bir klişeye dönen kalabalık bir sofrada dedelerin ve torunların bir arada olduğu görüntülerle sözde manevi bir mesaj veriliyor topluma. Peki siz bu görüntülerin gerçekçiliğine ne kadar inanıyorsunuz? Türkiye’de kaç aile böyle kalabalık bir sofra kurup huzurla iftarını yapabiliyor acaba? Ben söyleyeyim. 30 günde ya bir ya da iki gün. Verilen davete binaen yapılan iade-i iftar ziyaretleri…

Hatta Coca Cola bile artık kabak biriktirenlere ne tabak ne de bardak promosyonu veriyor:) Artık hiç bir şey tam bir keyif vermiyor topluma. Bu topluma tüketim toplumu demek bile yetersiz artık. Belki tüketim toplumunun başına “hiper” kelimesi eklenebilir artık. Tüketmek artık bir moda. Yemeği eğlenceyi ve tüm duyguları hızlıca yaşayıp tüketmek..

Sonra yenileyip tekrar tüketmek,sonra bir daha.. bir daha. Bu durum feci bir kısır döngünün filmi. Oyuncularla birlikte herşey aniden eritilip yok ediliyor ve birileri tarafından yenilenip önümüze koyuluyor. Aklıma Pepsinin reklamı gelir aklıma. Bir 20 yıl önce Pepsi slogan olarak ” hep daha fazlasını iste” algısını kazımıştı beynimize.

Neden az ile yetinelim ki değil mi!

Daha, fazla, çok, daha çok,en çok kelimesinin geçtiği her cümle bizim mottomuz artık. Üstelik bu fazla algısı, firmaların indirimlerinde bile yer ediniyor artık. En fazla indirimi hangi market yapıyorsa ona koşuyor onu takip ediyoruz.

Akşam yine bir TV reklamina takıldı gözüm. Bir market diyor ki: Bizden 75 liralık alışveriş yapan herkese Ramazan pidesi 1.50 lira. Aman ne büyük jest. Oysa bu marketler şöyle dese. Bizden yapacağınız her 75 liralık alışverişe 1 pideyi Çocuk esirgeme kurumuna, kimsesizler yurduna veya benzer yardıma muhtaç ailelere hediye etmiş olacaksınız. Daha şık olmaz mı? Madem Ramazan yardım ve hasenat ayı. Yapsanız da biraz sevaba vesile olsanız!

Bu arada atladığım bir şey var. Hani demiştim ya herşey değerini ve gelenekselliğini kaybediyor diye. İşte katbetmeyen birşey hatırladım şimdi. Ne mi?

Tabiki sıcak pide yeme derdine düşmüş yüzbinlerce vatandaşın oluşturduğu pide kuyrukları. Bu benim çocukluğumdan beri anlamakta zorlandığım bir konudur 🙂 Sıcak pide yemek için bir kuyrukta onlarca dakika beklemek nasıl bir mantıkt,akıllara ziyan bir davranıştır acaba? Ramazan pidesi dediğimiz hamur işi ekmeği yemenin inanç anlamında bize nasıl bir katkısı olabilir? Onu da ben söyleyeyim. Koca bir sıfır! Ama işte nefis ve beraberinde getirdiği boğaz sevdası milleti o kuyruğa sokmak için kâfi geliyor.

Geçen bende kızımla ekmek almaya çıktım iftara yakın bir vakit. Sonra kızım bir fırının önündeki kuyruğu görüp sordu. Baba bu insanlar ne bekliyorlar? Bende kısaca anlattım. Heveslendi o da. Haydi kuyruğa girelim dedi. Kıramadım kizçemi girdik. Daha iki dakika olmadan benim şartel attı. Çünkü kuyruk milim ilerlemedi. Bende dedim ki kızcoşa. Babacım gel ben sana sıcak pide bulacağım. Kuyruktan çıkıp 15 metre ilerideki bir markete girip bir pide aldım. Kızcoş pideyi tuttu ve dedi ki. Baba bu pide soğuk 🙂 Bende merak ettim eve gidince sıcacık olacak o pide dedim. Eve geldik. Pideyi hemen büyükçe bir tavada 5 dakika ısıttım. On numara oldu 🙂 kızcemde afiyetle bayıla bayıla yedi. Yani diyeceğim o ki. Bir hazzı keyfi yaşamak için herkesin gittiği uzun yolları tercih etmek zorunda değiliz. Fırından yeni çıkmış pideyle markete 1 saat önce gelmiş bir pidenin aynı oranda ısıtıldıktan sonra birbirinden hiçbir farkı yok.

İşte yeni gelen Ramazan’ın bendeki halleri bunlardan ibaret. Umarım kalan üç haftada manevi hazları daha fazla yaşayıp sizinle paylaşabilrim. Şimdi herkese sonunda bayrama varacağımız güzel bir Ramazan ayı diliyorum.