İnstagramda çok karşılaşırım, bir çok psikoloğun “kendin ol” içerikli paylaşımlarına. Ancak hiçbiri, insanın gerçekte nasıl kendisi gibi olabileceğinin yolunu yöntemini paylaşmaz. Çünkü bu tarz paylaşımlar genelde beğeni için paylaşılır. Detaya ve sonuç aldırmaya yönelik paylaşımlar değildir. En çok kullanılan sözler yine genelde, tarihte bundan beşyüz ya da bin yıl önce söylenmiş olanlardır.
Bunların en bilineni tabiki Mevlana hazretlerininkilerdir. “Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol” sözü listenin en başındadır. Günümüz toplumu bu seçenekten “göründüğün gibi ol” kısmına yoğunlaşmıştır. İmaj ve güç dediğimiz özellikler, toplumun başarı ve kazanç adına sahip olunması gereken en mühim iki unsurdur. İyinin demodeleştiği uyanıklık ve fırsatçılığın zirveye oturduğu bu yüzyıl, aslında kendililik kavramına en uzak kaldığımız yüzyıldır aynı zamanda.
Az önce yine bir “kendin ol” post’u gördüm İnstagramda. Bir psikolog hanımefendi güzel bir yazı font’u kullanarak, bizim kendimiz gibi olmamız, başkalarına benzememiz gerektiğini anlatan bir paylaşımda bulunmuş Nietzsche’den. Bende dayanamayıp Tarkan’dan güzel bir söz bırakıyorum yazdım yorum kısmına. ( küçük bir ironi mahiyetinde )
“Başkası olma kendin ol. “Böyle çok daha güzelsin” Elbetteki bir insana verilecek en anlamlı tavsiyelerden biri bu. Neysen o ol! Yüzyıllardan beri nice alim, filozof ve düşünür bu ortak fikir temelinde buluşmuş.
İnsanın kendini bilmesi, ne olup ne olmadığını ve olamayacağını görmesinden daha mühim bir konu yoktur sanırım. Peki gelelim mevzunun en can alıcı yerine. İnsan nasıl kendisi olabilir ve böyle bir süreci nasıl istikrarlı hale getirir? Yani insan ne ya da neleri yaparsa başkalarına benzemeden, başkası gibi olmak istemeden anlamlı bir hayat yaşayabilir? Bana kalırsa bunu başarmak toplumun neredeyse tamamına yakını için çok zor bir mücadele. Çünkü kolay görünen bir çok disiplini uygulamak hakikatte çok meşakkatlidir. Bunun en önemli sebebi ise ilk önce insanın ne olduğunu bilmemesidir. İnsan nedir? sorusuna vereceğimiz tek cevap “insan düşünen bir hayvandır” gibi bir cevapsa, kusura bakmayın ama s*çtığımızın resmidir bu !
Kendini bilmek, hem her dinde hem de bütün kültürlerde, en önemli erdemlerden biri sayılmış. Meselâ Tasavvufta, dünyayı bilen kişilere alim, kendini bilen kişilere ise arif denilmiş. Yine çok bilinen ve değerli yazarlarımızdan biri olan Ömer Seyfettin de ; ” Türk milleti alim değil ariftir. Sezgileriyle ve geçmiş hafızası sayesinde doğruyu bulur” der. Kendililik anlamına gelen marifet, bilinen tüm ilimlerden üstün bir yere konumlandırılmış.
Peki insan kendini bilir, şimdi bu sorunun cevabına kafa yoralım. İnsan kendinin ne olduğunu bilmesi için ilk önce neden var olduğunu bilmesi lazım. Bunun en başı elbetteki Din ve inançlardır. İnsan bu dünyada var olmuştur? Varolma gayretinin gerçek sebebi nedir? ( Allah’ın yarattıklarından istedikleri ) Ortada bir gaye varsa ( ki var ) insan bu gayenin ne kadar farkında? Demek ki neymiş, insan önce kendini yaratan varlığı tanımalı idrak etmeli ki kendinin ne olduğunu ve olacağını bilsin ve buna göre bir hayat yaşasın.
İnsanın ikinci bilmesi gereken şey ise dünyadır ( doğa,tabiat,evren ) İnsan yaşadığı gezegende paylaştığı her canlı ve mahlukatın yaşam formunu ve ve birbiri arasındaki etkileşimi izlediğinde yine kendisininde bir parcaşı olduğu bu yaşama karşı ne kadar sorumlu olduğunun farkına varır. O zaman soru şu: Yaratıcısını tanıyan,dünyadaki görevini bilen bir kişi sürekli kendisiyle ve başarılarıyla övünmesi her çoğu zaman da kibirli ve büyük gönüllü olması ne kadar mümkün olabilir? Ya da sürekli kendisini başkalarıyla kıyaslaması,özentilerle dolu hedefleri olması, birilerinin üzerine basarak yükselmeye çalışması, kalp kırması, kendinden ekonomik ya da ilim bakımında altta olanları küçük görmesi onları aşağılaması ne zaman münkündür?
Cevap : Hiçbir zaman..
Mesela ben kendini bilen insanın en başlıca özelliklerini şöyle sırayabilirim:
İlk olarak Alçakgönüllü.
Her daim iyinin ve güzelin yanında, çirkin ve kötü olanın dışında ( karşısında )
Menfi çıkarları için yalanı ve kandırmayı bir silah olarak kullanmayan
Yaratılan her canlıya karşı şefkatli ve anlayışlı
İnsanların kusur ve eksiklerini takip etmeyen
Kalbini hırslardan kin ve nefretten arındırmış.
Başından geçen musibet ve belalara karşı sabırlı.
Zamanın kıymetini bilen
Adaleti hem kendisi hem de onu arayan ve ihtiyacı olan herkes için isteyen
Yani dolasıyla “kendin ol ” tavsiyesini dinlemek kolay ancak yaşamak her insanın harcı değil. Zaten bu kolay olsa dünya alim ve ariften geçilmez gerçek cennet öncesi prova yapılan bir yer olurdu. 🙂
Şimdi sana soruyorum ey sevgili kardeşim. Sen gerçekten “kendin olan” birimisin? Haydi bir soru daha: Çevrende kendi olan kaç insan tanıdın ya da tanıyorsun? Cevabını ver kendine. Ama sonra moralini bozma.
Sadece gerçekle yüzleş!