Erkek ve dişi unsurların benzer kutuplaşması doğada da vardır. Bu sadece hayvan ve bitkilerde açıkça görüldü ğü gibi değil, iki temel işlemin, alma ve nüfuz etmenin ku tuplaşmasında da belirir. Bu, toprakla yağmurun, nehirle okyanusun, geceyle gündüzün, karanlıkla aydınlığın, ruh la maddenin kutuplaşmasıdır. Bu düşünceyi büyük İslam şairi Mevlânâ çok güzel dile getirmiştir:
Gerçekten gönülden gönüle açılan pencere vardır Çünkü iki beden ayrı veya uzak değildir
İki kandilin çanağı bitişik olmasa da İkisinin ışığı karışır birbirine havada
Hiçbir aşık durup dururken vuslat istemez Maşuku o âşığı aramadığı sürece
Bu gönülde dost sevgisinin şimşeği çakarsa İyi bil şunu, o sevgi vardır o gönülde de
Gönlünde Tanrı sevgisi iki misli olunca Tanrı da seni sever, kuşku yok bunda
Alkış sesi çıkmaz anla bir elle Öbür elin de işe girişmeyince
Kazada, kaderde Hakk’in hikmeti Bizi birbirine aşıklar etti
Bu eski hükümle dünyadaki cüzler Çift çift, çiftin teki öbür teke aşıktır
Gökyüzü erkek, yeryüzü dişidir akılca Öbürü ne atarsa, diğeri yetiştirir içinde
Sıcaklığı kalmazsa sıcaklık gönderir Nemi, ıslaklığı kalmazsa nem gönderir
Gökyüzü zaman içinde döner durur Karısı için iş peşinde koşan adam gibidir
Yeryüzü ise ev hanımlığını yapar Doğumla, emzirmekle uğraşır durur
Öyleyse akıllı bil yeryüzüyle gökyüzünü Çünkü yapmaktadırlar akıllıların işini
Bu iki dilber birbirinin sevgisini emmese Nasıl bir çift gibi birbirlerine sokulur?
Yeryüzü olmasa gül ile erguvan nasıl biterdi? Gökyüzünün suyundan, sıcaklığından ne çıkardı?
Hak, erkek ile kadında bu isteği yarattı Bu birliktelikte baki kalmasını istedi
Gece ile gündüz görünüşte zıttır, düşmandır Ama ikisi de bir gerçeğin kumaşını dokumaktadır
Her biri diğerini canı gibi ister Böylece işini, eylemini tamamlamak ister
Gece olmazsa tabiatın geliri olmaz Gündüzleri ne harcayabilir böyle olursa?