Çok maymun iştahlıyız dostum.

0
985

Sevgili Lev Nikolayeviç..

Eylül’ün bizlere veda etmeye niyetlendiği son bir kaç günden selamlar. Umarım keyiftesindir.Ben, çok ama çok şükür ki her anlamda iyiyim. Sağlığım iyi ve param da var. En önemlisi de sevdiklerimde hayatta ve iyi. Daha ne isterim ki? Çok şükür..

Bugün aklıma bir konu takıldı sevgili dostum. Yaşadığımız bu yüzyılın bize getirdiği bol seçenek ve seçim hakkının sonuçlarını düşündüm. Senin yaşadığın dönemlerde seçenekler ve seçim hakları, ne kadar da kısıtlıydı değil mi?Oysa şuan o kadar çok seçenek var ki hayatımızda, tahmin bile edemezsin. Özellikle boş vakit yaratıp, o vakti de birbirinden lüzumsuz keyfi seçeneklerle tüketmekte hepimiz birer ustayız artık.Alternatiflerimizse her tarza, her zevke ve bütçeye uygun olarak önümüze süslü ambalajlarla konuluyor. Bizler de bu kadar seçeneğin seçimlerini yapmak için muazzam bir çaba gösteriyoruz.

Yiyip içtiklerimiz, giydiklerimiz, seyrettiklerimiz, okuduklarımız, dinlediklerimiz ne kadar da bol.. Arz krallığında yaşayan, bol alternatifler karşısında kendini sürekli özgürleştirdiği sanan, sürü mantığını iliklerine kadar işletip, sürekli başkalaşarak kendi omurgasını bozan; kimliksiz halklarız artık biz. Sürekli kıymet verileceklerle, suni heveslerin yerini değiştirip boş tencerelere kapak olma gayretimiz had safhada.Ama yanlış anlaşılmayayım şimdi. Hayatın seçeneklerin bol olmasından değil rahatsızlığım. Sıkıntı yaptığım şey, yüzsüzce tüm seçenekleri deneme hevesimiz. Bir şeyden de eksik kalamayışlarımız..

Tüm seçenekleri inceleyip bir şekilde trend olmuş, popüler olmuş seçeneklere yüklenişimiz ne komik. Ve artık hepimizin ortak bir mesleği var. O mesleğin adı : Tüketicilik.. Bu işin ustaları da elbette en hızlı tüketenler! 

Hani bazen bir takım mukayeseler yapıyoruz. Telefonun, internetin, ve TV nin olmadığı zamanlarda insanlar nasıl vakit geçiriyorlardı? şeklinde sorular soruyoruz birbirimize. Ve garipsiyoruz komik bir şekilde. Halbuki bizi yanıltan şeyi atlıyoruz. O dönemde yaşayan insanların az seçenekler arasında çok yorulmadan mutlu olabildiklerini anlayamıyoruz. Ve yine  halbuki onların işlerinin daha bize göre daha kolay olduğunu biraz düşünsek anlayabilecek durumdayız. En başta dediğim gibi en büyük sorunumuz, bol imkan ve çeşitli seçenekler arasında boğuluşlarımız.Bunu benim gibi sorgulayan kaç milyon insan vardır acaba hayatta diye düşünüyorum bazen. “Kurbağalar kısır kalmasın” deyiminin önemini yitireceği zamanlarda yaşamak isteyen kaç milyon, ya da bilmem kaç yüz bin insanız acaba? 

Sevgili dostum, daha yazacak çok şeyim var ama inan göz kapaklarımla savaşıyorum şuan. Uyku denilen huzur, beni ele geçirmek isterken anlamsızca direnmekte istemiyorum açıkçası… 

Söz bir sonraki mektubumda daha bol yazacağım.

Huzurla yat sevgili Lev Nikolayeviç.