İki elin arasına alınan baş’lar adına..

0
1284

“Bir zamanlar” ne büyük bir cümledir. İçinde tüm zaruriyet ve lüzumsuzlukların toplandığı bir kıymet sandığı gibidir.

“Bir zamanlar” cümlesi gelecekle hiç bir bağlantısı kalmamış emektarlıkların, son dönemlerini yaşatır. İnsanın geçmişe sıkı sıkıya tutunuşun en büyük sebebi, geri getirmek için herşeyini vermeye razı olsa da, geri getirememesidir elbet..

Şu an’ı yaşayan idrak, ezele ve ebede olan esaretinden sıyrılmış, sıcak ellerin kendisini kavrayıp, sevmesini isteyen bir yavru sokak kedisi gibi muhtaçtır.

İhtiyarlayan beden midir, yoksa ruh mu? Hangisi hangisine yüksekten bakar ve hangisi, hangisinden kurtulacak olmanın sevincini yaşar? sorusuna Ruh diyenler, gerçeği hakkıyla anlamış, hıfzetmiş olanlardan başkası değildir.

Bir ömrün hesabı ağırdır elbet. Bu ağırlık insanın, “Allahım bana uzun bir ömür nasip eyle” diye dua edişinin bir yangınıdır..

Hangi uzun ömür sonsuzdur? Sonu olan bir ömür, milyon yıl olsa ne değişir? İnsan, hep hesap kitap üzerine yaşamaz mı? Yaşadığımız hayat sonlu, fakat ebedi bir hayatın elçiliğini yapan bir sözcü değil midir, tüm zevalleri üstünde toplayan?

İki elin arasına baş’ı alma vaktinde edilmez mi tüm itiraflar? Mağfiret! Mağfiret! Mağfiret! diye kımıldamaz mı usuldan çatlak dudaklar?