Sisifos olmak sanki bir nebze daha iyi gibi…

0
862
Yunan mitolojisinde onlarca yüzlerce tanrı vardır ve bu tanrıların hem kendi aralarında hem de insanlarla dertleri hiç bitmez. Elini sallasan bir tanrıya değer. Yine bu uyduruk edebi mitolojilerde her tanrı bir şeyden sorumludurlar. Bir nevi günümüz yönetim sistemindeki bakanlıklar gibi..
İşte Savaş tanrısı…
Ölüm tanrısı…
Aşk tanrısı gibi…
Şimdi ilk bakışta her halttan sorumlu bir tanrı olunca sanki sistem çok düzgün ilerleyecekmiş gibi bir düşünce gelir aklınıza önce. Fakat bu tanrılar işleri dışındaki farklı mevzulara burunlarını sokunca ortalık entirika ve savaş alanına döner.
Bu durumdan insanoğlu da nasibini alır. Sonuçta tanrı tanrıdır. Ama insan ölümlüdür zayıftır ve acizdir.
En pis cezaları da insanlar alır Tanrılardan…
Mesela Sisifos denilen bilge kral. Bu Kral mitolojiye göre menfi çıkarları için Tanrılar arasına kurtlar sofrasına dalar gibi dalmıştır. Zeus denilen koca tanrı vakti evvelinde ırmak tanrısı Asopusun kızını kaçırır. Bu Sisifos kral da mevzudan haberdar olur. Sonra ortalıkta deli gibi kızını arayan Asopos’a kızının yerini bildiğini ancak bir şartla nerde olduğunu söylerim der. Der ki Sisifos; Krallığıma bir ırmak bağışlarsan anlatacağım. Asapos kabul eder. Sisifosta kızını kaçıranın Tanrı Zeus olduğunu söyler.Tabi Zeus bunu duyar ve ölüm tanrısı Thanatos u Sisifos’a gönderir. İşte hikaye bu ya, Sisifos Thanatos’u oyuna getirir ve zincire vurur. E tabi ölüm tanrısı zincire vurulunca kimse ölmez olmuş 🙂 Bu sefer Hades demiş ki abisi Zeus’a; abi şu işi hallet Allah’ın aşkına:) ( öyle dememiş tabi uydurdum lafın gelişi )  Efendim Zeus da bu sefer savaş tanrısı Ares’i salar Sisifos’un üstüne. Ares, Sisifos u yakalar ölüm tanrısınıda kurtarır arada. Bir vakit sonra kaçar yeraltı tanrısı Hades’in elinden ve yaşlanınca kadar yakalanmadan yaşar. Ancak yaşlanınca yakayı ele verir. Zeus da der ki; şimdi sıçtım ağzına!
Dimdik bir dağın eteğine bırakır Sisifos’u Zeus. Kocaman da bir kaya koyar önüne. “Bu kayayı bu dağın tepesine çıkaracaksın” der. Sisifos kayayı çıkarır. Ama en tepeye gittiğinde kaya bir şekilde hep geri düşer.  lanetlenmiştir yani Sisifos sizin anlayacağınız..

Hikaye saçmalığı bol olsa da keyiflidir. Bu hikaye zamanında Albert Camus’u da etkilemiş. Bu yüzden bir kitap da yazmış Camus.Kitabin adını da “Sisifos söyleni” koymuş. Sisifos’u bir kahramana benzetmiş Camus..

Neden mi? Çünkü kaya’nın her geri kayışında Sisifos kayayı seyreder sonra bir daha en baştan ite ite aynı noktaya getirirmiş. Bu hâl Camus’un gözünde Sisifos’un mutlu olduğu yönünde bir intiba bırakmış. Camus’a göre bu durum Sisifos’un Zeusla dalga geçişiymiş. Hatta bir başkaldırı demiş buna Camus. Sisifos’un tanrıların elinde bir oyuncak olmadığının hikayesiymiş. Camus belki haklı olabilir bu düşüncesinde. Ama bana göre çok afedersiniz Zeus’a giren çıkan yok. Sisifos kendi kendine bir inadı eğlence haline getirip kendine eziyeti sonsuza kadar reva görmüş. Şimdi bu hikayede Sisifos’a “ispiyoncu” demek de mümkün, haksızlığa uğrayan bir tanrıya doğruyu söylediği için alkışı hakediyor” demekte..

Bana göre bariz bir ispiyoncu Sisifos. Neden bölyle dediğimi söyleyeyim hemen. Sisifos hayrına yani karşılıksız yapmamış bu iyiliği Asapos’a karşılığında krallığına bir ırmak istemiş. Yani haketmiş bu cezayı sonuna kadar.

Bir absürdist olan Camus hayatın absürtlüğünü anlayarak, kabullenmek ve hayatımıza devam böyle devam etmemiz gerekir diye bir tavsiyede bulunmuş insanlığa. Başka bir yol yoktur çünkü. Başımıza gelen her bela ve musibette mutsuz olmak yerine mücadeleye devam edip mutlu olmanın mümkün olabileceğini söylemiş. Bence mesaj güzel. Ancak bu mesajın bu hikayeden çıkması çok mantıklı gelmedi bana.

Efendim yine bir başka hikâyede Atlas’ın hikayesi. Bu Atlas da yine Yunan mitolojisinde Göklerin kontrolü için girilen savaşta ( Titanlar ve Tanrılar arasında) titanlara komutanlık edip yenilen komutan. Aynı zamanda bir bilge, bir âlim..

İşte bu yenilginin karşılığında Zeus efendi Atlas’a yine absurd bir ceza veriyor. Ceza şöyle efendim;

Atlas, dünyanın en batı ucunda (muhtemelen Kuzeybatı Afrika’daki Atlas Dağları’nda) dikilip gök kubbeyi omuzları üstünde taşıyacak, onu bir an olsun sırtından düşürmeyecek. Zeus da böyle bir deli işte hep fantastik cezalar 🙂

Bizim Atlas bilge cezasını çekmeye başladıktan bir süre sonra Hesperides’e gelen Herakles ile karşılaşmış. Herakles Atlas’a uzun zamandır peşinde olduğu altın elmaları sormuş. Atlas da bu elmaların yerini bildiğini sütunları bir süre tutarsa gidip getireceğini sonra tekrar sütunları tekrar sırtlayacağını söylemiş.Bu teklifi Herakles kabul etmiş. Atlas da söz verdiği gibi altın elmaları getirmiş ancak döndüğünde sütunları tekrar omuzlamaktan vazgeçmiş tabiri caizse yan çizmiş 🙂 Tabi Herakles kaçın kurası:) O an da sütunların omzundan kaydığını ve düşürmeden tutması için duzeltmesine yardım etmesi için Atlasdan yardım istemiş. Atlas sütunları tekrar tutunca Herakles sütunları bırakıvermiş. Tongaya düşen yine Atlas olmuş:) Ve sonsuza kadar yerle göğü ayıran sütunları taşıyıp durmuş. Tabi bu hikayeden birileri de kendince bir sürü mesaj çıkarmış. O mesajlardan biri de insanoğlunun kendi benliğini taşımak için verdiği mücadele olmuş. İnsanın kendi olarak var olma ve yaşama telaşından ibarettir bu hayat. Yer geçmişi gök ise geleceği simgeler hikâyede. Bu ikisini birbirine karıştırmadan yaşamak en mühim olanı ve başarı olarak adledilecek bir durumdur. Herakles ise taşıdığımız yükün ağırlığını paylaşacak bir ortak arayışımızı ancak kimsenin kimsenin yükünü sürekli tasımayacağını sembolize eder. Herkesin yükü kendine göre ağırdır. Zaman insan başka insanlara yardım etmek istese de, kendi yükünü daha ağır görüp vazgeçer. 
Bu hikayenin sonucu aynı mesajı veriyor aslında bize. Hayata bakış açımız ve kararlarımızın getireceği sonuçlara koşulsuz rıza göstererek bundan gocunmadan ve üzülmeden bir hayat yaşamaya çalışmamız…
“Sonucuna katlanmayacağın hiç bir işe kalkışma ve otur oturduğun yerde” cümlesi de bu iki hikayenin ortak fikri olur kanaatindeyim.
Hatırlarsanız Camus Sisifos’u mutlu bir kahraman ilan etmişti kitabında. Şimdi bende merak ettim acaba Atlas için ne düşünüyordu. Atlas’ın Sisifos gibi atraksiyonlu bir bakış açısı geliştiremesi eminim Camus’un onu da kahraman görmesine mani olmuştur.
Albert Camus
Hülâsa;
İnsan hep kendine eder. Ne ekerse onu biçer. Hayat başarı öyküsü yazmak kadar önemli bir yer değildir. Tüm problemleri çözmeye çalışmak insanı bitirir. İşte tam bu noktada aklıma Kiekard’ın meşhur sözü geldi. Ne diyordu Siren Kiekard; Hayat Çözülecek Bir Problem Değil, Yaşanacak Bir Hakikattir. 😉