Teselliye duyulan ihtiyaç.

0
1049

“Bir teselli ver” diyordu Orhan Gencebay,1971 yılında yazıp bestelediği bir şarkısında. O kadar kötü bir haldedir ki şarkısındaki aşığımız, aşkına verilecek bir karşılık değildir artık arzusu.

Yalnızca teskin edici bir tesellidir aradığı. Metin olmayı becermesi için buna ihtiyacı vardır Alternatifi olmayan tek şey de gelmesini umduğu o tesellidir. Peki nasıl bir teselli verseydi Leyla yerine koyduğu o kız?

Nasıl bir teselli o yarayı az da olsa sarabilirdi? Üstelik aşığın iddiası da, kendisini mecnuna çevirenin sevdiği kızdan başkası olmadığıydı.

Acaba doğru muydu?

Bir kız tek başına bir adamı mecnuna çevirebilir miydi?

Bu çok zor bir şeydi. Aşık olası gelen bir şekilde aşık olacak birini mutlaka bulurdu. Bilim de bunu böyle açıklıyordu. Yani söz konusu Leyla kızımızın hiç bir günahı ve dahli olmayabilirdi. Bu aşk aşığın tamamen kendi kurduğu bir kurgu olabilirdi. Kız belki aşık bile değildi.

Şarkının devamında şöyle diyordu aşık:

Sevenin halinden sevenler anlar
Gel gör şu halimi bir teselli ver
Aramızda başka biri var ise
Tertemiz aşkımı bana geri ver
 
Ben zaten her acının tiryakisi olmuşum
Ömür boyu bitmeyen derdimle yorulmuşum
Gülemem, sevgilim, ben sensiz aaah
Yaşayamam, yaşayamam.
Bana ne gerek, bana ne gerek
Senin aşkından başka bana ne gerek.
Sevenin halinden sevenler anlar. E sende beni seviyordun gel o zaman derken bile aşığımız boşa kendini yoruyordu. Kız seni sevse zaten bırakmazdı. Ayrıca aşığımız kıza da çok güvenmiyor olacak ki, aramızda başka biri olabilir endişesini de ortaya koymaktan geri durmuyordu.
Ayrılık acısı kadından ziyade adamı daha acı vurmuştur tarih boyunca. Kadın cinayetleri de bu bilgiyi destekler. Kendisini terketti diye kaç kadının sevdiği adamı öldürdüğünü gördünüz?
Şarkının devamında içine düştüğü buhranı anlatmaya devam eder aşığımız. Halbuki iş işten geçmiştir. Kızımız artık sevmediği adamın derdini ne yapsın ki?
Şarkının sonunda da “bana ne gerek senin aşkından başka” diye nokta koyar. Oysaki ihtiyacı olan şey biraz kafa dinlemektir. Aşk denilen acıyı sindire sindire yaşayabileceği günlük bir hayata dönmektir. Acısını bolca anlatıp rahatlayabileceği yakın bir iki dostunun kapısında yatmaktır bir iki ay.
Teselliyi arayacağı yerler bellidir velhasıl-ı kelam.