Hepimiz, Edward Munch’ın melankolisinin benzerlerine sahibiz..

0
1719

Edward Munch..

Dışavurumculuk akımının önemli isimlerinden biri. Ressamlığının ustalık eserlerinden biri olan Çığlık’la tanır onu, sanatla biraz hemhâl olanlar..

20.yy da dışavurum’a önemli katkılar yapan Munch’ın sanatında, o zamanın en çok can alan hastalığı olan Verem’e kurban verdiği annesi ve kız kardeşi Sophie’den ciddi izler vardır. Dolayısıyla bu iz’in adı ölümdür..

Munch’ın gerçekte ki mesleği mühendislikti. Fakat yaşadığı ağır buhranlar onu sanata, daha doğrusu resim sanatına itti. Bunun sebebini içindeki acıyı dışa vurma hissiyatı oluşturmuştur demek yanlış olmaz. Munch’ın bir özelliği de, resim eğitimi almadan ressam olan bir sanatçı olmasıdır aynı zamanda.

Edward, mühendisliği bırakıp, ressam olmaya karar verdiğinde 22 yaşında genç bir adamdı. Delikanlı desek daha doğru olur aslına bakarsanız. İşte bu ani kararla, yoğun akademik resim kariyerine de adım attı Munch..

1893 te Çığlık’la tanıştırdı dünyayı. Milyonlar ona bu başyatı olan bu tablo ile saygı duydu.

Munch’ın ruhunda ki karmaşa ve melonkoli hiç dinmiyordu. Sinirsel bir depresyon nedeniyle 1809 da kliniğe yattı Munch. En sonunda ikamet değiştirdi Oslo Fjod’u ’de yerleşti.

1930 yılının sonunda göz probleri yaşamaya başlayan Munch, eser verme konusunda da hayli tükendi. Munch’ın ölümünden sonra, ona duyulan saygının bir sonucu olarak, farklı akım sanatçıları onun eserlerini kendi sergilerinde yer vererek onurlandılar.

Çığlık elbette ki sanançının en önemli eseri demiştim yazımın içinde. Fakat benim en az Çığlık kadar beğendiğim bir başka eseri de Melancholy’dir ( Melankoli ) 1891 de çizdiği bu tablo, bana geçmiş ve geleceğin arasında sürekli bağ kurmaktan yorulan insanın stabil duruşunu anımsatır.

İnsanın konuşmasından çok, susması ve düşünmesi daha çok mesaj verir topluma. Bir bilinmezlik haykırışıdır bu en sessizinden. Var oluş hallerinin en sessiz çaresizliğini ve mücadelesini gösteren bir hareketsizlik örneğidir. Tüm olasılıkları içinde barındıran bu odaklanış, İnsanın o an da ki hali dünyanın içinde, farklı bir dünyada var olma ümidini yansıtır.

Durmadan üretilen soru işaretleri, ve bu işaretlere bir manâ yükleme hamallığına soyunan insan, düşünebilme yetisini başka hangi yolla güçlendiribilir ki bu melankolik hâl dışında?

Aslında bu melankoli aynı Munch gibi bizleri de esir alır gizliden. Bu gizliği onun en büyük silahıdır. Herkesten ayrı bir an da ve mekanda, bizi kendimizle ve içinde yaşamak zorunda olduğumuz dünyasal açmazlarla çatıştırır.

Bir yol,bir çıkış bulma gayretini yansıtan bu bu eser, tüm insanlığında bir tasviridir aslında.

Şimdi siz de tekrar bakın bakalım bu tabloya. Kendinizden sıyrılma hallerinizden birine denk gelebilecek misiniz?