Tüm deliler bu kitapta: Mir’at-ı Cünun

0
1732

Delilik..

Yüzyıllardır içimizde yaşayan,kendini normal sananların normal olduğuna inandığı,yeri gelince korktuğu yeri gelince güldüğü delilik..

Akıl ve ruh sağlığı arasında tutarsızlık olarak tanımlanan delilik, her duygunun uçlarında gezinen türlü türlü figürü barındırır içinde yüzyıllardır.

Çoğumuz deliliği iyi deliler ve kötü deliler diye iki ana guruba ayırırız.Bu ayrıma zarar ve zararsız sıfatları doğrultusunda varırız. Ama genel anlamda deliler’i komik buluruz. Ama bir delinin gözünde bizim ne kadar normal olduğumuz tartışılabilir bir bilinmezlik taşır.

Mesela bu deli sınıfını kanunlarımız kendince bir pozitif ayrımcılık uygular. Herkes bilir ki delilerin cezai ehliyeti yoktur. Akli ve ruhsal melekerinin dengesizliği onları normal diye kabul edilen insanların alacağı cezaların dışında tutar. Bu muafiyet bir belgeye bakar üstelik. Deli raporu diye bildiğimiz bu rapor, aynı zamanda onların hayatta kalmalarının bir çeşit garantisidir. İster kendine ister dışarıda herhangi bir kişiye zarar versin, bir çeşit tecritle hastanelerin ilgili birimlerinde ki koğuşlarında ikamete zorlanır. Tabi geçici bir süre için..

Eskiden her köyün bir delisi olurdu. Yaşı biraz geçkince olanlar daha iyi bilir. Köyün sevgilisi olan bu deliler, herkesçe ilgililenilen ortamlara eğlence ve keyif katan komik insanlardı.

Delilik tarihine bakınca erkek cinsinin açık ara önde olduğunu görürüz. Bedensel anlamda güçlü fakat bağışıklık anlamında kadına göre zayıf olan erkek, ruhsal olarak da kadının cinsinden zayıftır. Kadınlar erkeklerden daha detaylı düşünmesine rağmen, hayata ve meselelere daha düz bakan erkek cinsinden daha az delirir.. Bunun sebebi bence kadınların stres boşaltabileceği işlerden sorumlu tutulması. Çocuk bakımı,temizlik ve yemek yapma becerileri onlara ciddi anlamda bir deşarj sağlamış olmalı diye düşünüyorum.

Yaşadığımız şu hayatta biraz takıntılı bir insansanız, delirmeniz için yüzlerce sebep var aslında:) Ekonomik sorunlar,ahlaki yozlaşma, inanç ve iman zayıflığı, hedefsiz ve ilkesiz yaşamak, eşitsizlikler, büyük balığın küçük balığı bıkmadan usanmadan yeme arzusu, platonik aşklar, damgalanma, ötekileştirme gibi onlarca başlık altında delirme yüzdemiz her daim çok yüksek.

Yukarıda delilik denilen anormalliği iki ana guruba ayırdığımızı yazmıştım hatırlarsınız. İşte son dönem divan şairlerinden Yenişehirli Avni’nin Mir’at-ı Cünun adlı eserinde, bu delilik meselesi ciddi anlamda irdelenmiş. Hatta öyle ki Avni bey, deliliği gayet detaylıca sınıflandırmış biz sözde normaller için 🙂

Eser mesnevi nazım şeklinde yazılmış, ayrıca deliler ve delilik adına yazılmış olan ilk müstakil eser olarak biliniyor. Müellifimiz, deliliğe bu denli önem vermesinin sebebini ise şu şekilde anlatıyor:

“Ey kendini akıllı zanneden kişi, deliyi sen ne sanıyorsun?

Delinin konuşmalarında hekimâne ifadeler var.

Akıllılar deliden uslu haber almayınca,

Tam akıllı olmazlar.”

Avnî’ye göre deli demek “biçimsiz davranış sergileyen kişi” değil, “toplumsal geleneklere uymayan sıra dışı hareketler sergileyen kişi” anlamına geliyor. Yani rutini kabullenemeyen ya da ısrarla dışında kalmaya çalışan insanlara deli gözüyle bakıyor müellif..

Yine müellif deliliği tam 29 sınıfa ayırmış. Evet, birbirinden keskin çizgilerle ayrılmış deli türleri sınıfı..

Bu sınıflandırmalarının bazılarının üstünden tek tek ve kısa kısa geçelim şimdi..

Nizâm-ı Âlem Delisi: Kendisi yoksuldur garibandır. Kalacak yeri bile yoktur ama kendi haline bakmadan dünyayı düzeltmeye kalkar. Eşitsizlikler ve kendi ahlâkî değerlerine göre insanlara sürekli akıl fikir verir. Bıkkınlık yaratan bir ahlâk bekçisi gibidir.

Neme Lâzım Delisi: İnsanların durumu kendisini pek ilgilendirmez. Bir düzen kurulmuştur, böyle gelmiş böyle gider. Bu dünya düzelmez çünkü insanların sayısınca istekler vardır ve bu istekler birbirinden farklıdır.

Nasihat Delisi: Göbeğine kadar bir kucak sakalı olan bu şahıs, üzerinde bir sürü muska bulundurur. Halk onun bir şeyler bildiğini zanneder fakat o cahildir. O kadar cahildir ki dengine cahiliye döneminde bile rastlanmamıştır. Bu deli tipi, kıyamet kopacak yaygarası ile sürekli insanları tahrik eder.

Süvâri: At tutkunu olan ve ömrünü atlara adamış olan bu kişi, atlardan başka hiç bir şeyle ilgilenmemiş, kendini toplumdan soyutlamıştır. Bu tipi, günümüz sosyal medya tutkunlarına benzetebiliriz.

Obur: Tek amacı yemek olan bu deli tiplemesi ise her şeye yiyecek gözüyle bakmaktadır.

Havadis Delisi: Merağı üst düzeyde yaşayan deli tipidir. Öğrenme ve öğrendiklerini herkese durmadan aktarma delisidir. Anlamadığı konu yoktur. Bir çeşit ayaklı gazetedir sizin anlayacağınız. Geniş kitlelere çok hızlı yayabilir her türlü havadisi..

Kuruntulu: Ağlamış suratlı olan bu kişilik, herşeyi kuruntu yapar. Güven problemi had safhada olan deli tipidir. Kaygı ve korku arasında türlü memnuniyetsizlik arasında gelir gider..

Hasud: Kendinden başka hiç kimsenin rahat olmasını istemeyen bir deli tipidir. Başkasının mutluluğu onun için bir işkence gibidir. Bir çeşit kıskanma deliliği..

Tembel: Nefes almaktan bile yorulan bu insan, miskin hayvanınından bile ağırdır. Hareket düşmanıdır. Çalışmak bir yana adım atmaya gayreti yoktur. Kendine acıyan ahalinin yardımlarıyla yaşar.

Bir şey farkettiniz mi? Yukarıda ki deli tiplemeleri, eser yazıldığı 1800 lü yıllardan beri hiç bozulmadan günümüze kadar gelmiş 🙂

Ben günümüzde en çok süvari, havadis delisi ve kuruntulu sınıflarına şahit oluyorum. Yani deli demek eline bir direksyon alıp kamyon oldum sanan ya da bir fırça sapını bacakları arasına alıp atçılık oynayanlardan ibaret değil 🙂

Günümüz insanlığı akıllı delilerden oluşuyor artık. Fakat kendi deliliklerini normalleştirmiş ve çevresinde ki insanlara, şahsına münhasır bir takım davranışlar olarak tanıtmak konusunda oldukça başarılı..