Maneviyatı bol bir yazındır. Okuyunuz..

0
1088

Bir duraklama noktasıdır derler bu dünya için ve bende gönülden katılırım bu söze. Yüce Allah bizi kısa bir dönem için bırakıverir dünyaya ve seyreder bir köşeden. Her birimiz unutup geliriz onu öte alemden ya da daha doğrusu “o” unutturur kendini bize. Sonra ortak iradeler aralarında kısa ve uzun paslaşmalarla nihayete vardırır ömrümüzü. İşte o ömrün sonu toptan görülecek bir hesapta buluşturur tüm insanlığı. Sonra gelsin ödüller ve cezalar. Hak sahibi o gün herkese nasibini verir. Sonrada yeni bir hayatı başlatır.

Fakat şimdi gelin tekrar bu finalin gerisine yani ömür dediğimiz zaman diliminin ortalarına dönelim. İnsanın olgunlaşma dönemine ait yaşlara. Özelliklede yolun yarısı diye tabir edilen 35-40 lı yaşlar dönemine. Gerçek dostlukların ortaya çıktığı, sahtelerin hayatımızı terkettiği ya da kovulduğu, ömrün geri kalanını kimlerle geçirmek istediğimizden emin olduğumuz yaşlardır işte bu dönem. Bir adam ya da bir kadın oluşumuzun en net tavır ve davranışları sergileriz farkına varmadan bu bölümde. Tabi burada iyi ya da kötü sıfatlarının bize yakıştırılması işini toplum üstlenir kendince. Bu sıfatlardan hangisini ne zaman ve niçin alacağımızı biz bilemeyiz. Bizim artık tek bildiğimiz şey ne yapıyorsak arkasında sonuna kadar durmayı göze almaktır. Bu sebeple toplumun bizim ismimizin önüne takacağı sıfatlarda bizi pek enterese etmez.

Yine bu dönemde biz, ailemiz, dostlarımız diye bir grup oluşturmuşuzdur artık. Akrabalık denilen bağlar bayramlarda, düğünlerde ve cenazelerde bizi bir araya getiren sembolik etkinliklerdir. Dostlar ve dostluklar dediğimiz kavram ise içinde belki bir çocukluk arkadaşı belki sonradan tanıştığımız bir iş arkadaşı ya da hiç beklenmedik bir yol kesişmesi ile birleşen kader bağlarından oluşur. Dostlar, şu yolunu şaşırmış dünyanın bizi beşik gibi sallarken tutunduğumuz ve hatta sallamın şiddetine göre sıkıca sarıldığımız nefes alan tutmaçlar gibidirler. Yolunda gitmeyen işlerin yoluna girme sürecinde bize muavinlik yaparak yolu tarif ederler. Dost dediğimiz kişilerin sayısal azlığı onları daha da kıymetli kılar. Bu sayısal azlığın temel sebebinide aslında yine bizler oluştururuz. Nasıl mı? Dostluk denilen bağın izlerini bizden önce birileri yine önce bizim için atsın diye bekleyerek. Yani dost olacak insanlar kapımıza gelsin isteriz. Halbuki bu iş karşılıklıdır. Dost kazanmak dünyanın belki de en zor işleri listesinde birinciliği zorlar. Çünki parayla alınmaz satılmaz ve kırılmaz gibi görünsede bazen zorlu fırtınaların koparamadığı eller bazen küçük bir esinti ile ayrılıverir. Bu durum çoğu zaman iki kaderin çok yoruldugu zamanların çakışma anıyla oluşur. Belki bilmem kaç yıllık dostluğunuz kesiliverir. Üzülürsünüz evet hayatınızda beş para etmeyen insanlara gösterdiginiz sabrı o an dostunuza gösteremezsiniz. Hep birlikte çevreden gelen her türlü saldırıya birlikte tepki koyan bünyeler birbirleriyle çatıştıklarında yürekler daha ağır yaralar alırlar. Bir dostu kaybetmek trilyonluk bir servet kaybetmekten daha acıdır. Çünkü para tekrar kazanılır fakat dost çoook zor.

İşte bu sebeple dostlarınıza daha bir sıkı sarılın. Çünkü emekler, tecrübeler, acılar ve sevinçler en çok onlarla güzel.
Yazımın sonunda buradan orta yaşı devirmiş ve hayatı yeniden tatmaya başlayan tüm kardeşlere tekrar iyi bayramlar ve keyifli bir hayat diliyorum. Dostlara selam…

-Emrah Kadir USLU