Lakabı Araptı. Acıların adamıydı. Adı Karl Marx’dı..

0
2442

Karl Marx..

Alman bir sosyolog.. bir yazar.. bir filozof..

Başka?

Marxizim’in kurucusu..Kominizm’in savunucusu

Başka?

Kapital’i yazdı..

Bu kadar mı?

Evet bu kadar.

Sanırım onun hakkında milletçe bildiğimiz bilgilerin hepi topu bu kadar. E bilsek ne olur bilmesek ne? diyenler için kısa kısa bilgiler vereyim. Dünyada paradan, sermayeden, emekten, eşitsizlikten onun kadar bahsedipte, Hayatı boyunca beş parasız gezen başka düşünür yoktur heralde..

Onun yukarıda yazdığım konu başlıkları yüzünden bu hale getirildiğini tahmin etmeniz hiç zor olmayacaktır. Hayatı tam bir dram ve trajedi ile geçmiş Karl’ın..

Yahudi bir babanın hristiyanlığı seçen oğlu Karl.. Belki de filmin koptuğu an burası.Paranın dünyadaki kaynağı olarak gösterilen Yahudi bir ailenin çocuğu olupta parayı sevememesi onun hayatı boyunca gariban ve işci haklarını savunup gariban olarak yaşamasına neden olmuş.

Karl’ın hayatında en şanslı olduğu konu kesinlikle çocukluk aşkı ve sonrasında evlendiği eşi Jenny’di. Üstelik Aristokrat ve zengin bir adamın kızı olan Jenny..

Yıllarca gizli bir nişanlılık içinde kavuşma hayali kuran Karl-Jeny çifti, tüm engellemere rağmen en sonunda evlenirler. Tabi bu evlilik Jenny’nin ailesinden gelecek tüm serveti elinin tersiyle itmesi sayesinde oldu. Jenny’nin artık herşeyi Karl’dan başkası değildi. Jenny Karl’la olan bu evlilliğine tam 7 çoçuk sığdırdı. Üstelik bunca çocuğu, Karl’ın düşünceleri sebebiyle sürgünlerle geçen hayatında yaptı. Ve Jenny’nin kendi deyimiyle hiç pişman olmadı. Ve yine bu söz 7 çocuklarından 4’ünün yoksullukla ilgili hastalıklardan dolayı ölmeleri üstüne söylendi. Evet, tam dört çocuğunu ard arda kaybetti Karl ve Jenny..

Tüm geçinebilme umutlarını Marx’ın “Kapital” eserine bağlamıştı.Fakat Marx yayıncının kendisine verdiği son teslim tarihini 16 yıl kadar kaçarınca, ancak çocukları bu kitaptan paylarına düşen geliri elde edebildi. Karl’ın diğer kitapları ise, tütün parasına denk geliyordu sadece.

Neyse biz devam edelim. Karl ilk çocuğu olan Heinrich Guido’yu 19 Kasım 1850’de bir yaşındayken zatürreden kaybetti. Yine Fransizka 1 yaşındayken annesinin kucağında öldü. Bu iki ölüm aileyi derinden yaraladı. Bir de üstüne Edgar 8 yaşında ölünce Marx çiftinin haleti ruhiyelerini tarif edebilecek bir kelime kalmamıştı. Siz belki bir gecede ağaran saç cümlesini duyduğunuzda aklınıza Adnan Şenses gelir( toprağı bol olsun ) Fakat Karl Marx’da aynı olayı yaşayan insanlar sınıfındandır.

Sonrada ard arda giden çocuklarının peşinden karısı Jenny’de eklendi. Karl artık yaşayan bir ölüydü desek yanlış söylemiş olmayız heralde. Bitti mi bitmedi! Son olarak 38 yaşındaki bunalımlı kızınıda kaybedince Karl’ın yaşlı ruhu ve bedeni daha fazla dayanamayıp öteki aleme göç etti. Neredeyse tüm ailenizin sizden önce öldüğü bir düşünün lütfen! Üstelik 1800 lü yılların Almanyasında…

İşte bu yüzden Karl Marx bir başka benim için. Hem fikirleri hem de insani yanı oldukça yüksek erdemlere sahip olan Karl’ın hayatı beyaz perdeye uyarlansa ciddi bir hayran kitlesi yapardı kesin. Fakat bu kesim Karl’ı fikirlerinden değil o koca yürekli sabırlı bir aile reisi olduğu için severdi. Koca bir hayatı kolay para kazanma derdine düşmeden ahlâkı ve prensipleri ile yarı aç geçiren bir adam Karl..

İyi ki gelmişsin dünyaya..

( Bu arada Karl’ın karısını aldattığı ve bu aldatmadan gayri meşru bir çocuğu olduğuna dair iddiayıda bir türlü kabullenemem. Fakat olmuşsa da bu kadar acı arasında kontrölü kaybettiği bir sırada yapmıştır diye düşünerek görmezden gelirim )