İnşaatta buldum seni. Ellere vermem seni..

0
1388

Eski dönemleriydi Türkiye’nin.(1980 darbesi sonrası ) Doğunun gürbüz ve yanık sesli gençleri büyük şehirlere ekmek kazanmak için gelir, hızlı büyüyen inşaat sektöründe beden işçisi olarak çalışırlardı. İnşaat işçiliği az geliri ve bedensel olarak çok yorucu bir iş olmasına karşın en kolay girilebilen işti. Sigortasız,hiç bir sosyal imkanı ve istikrarı olmayan bir kazanç kapısı..

1980 li yıllarda inşaat sektörünün en dinamik emek gücünü doğudan göç edip gelen genç vatandaşlarımız oluşturuyordu ( ki bugünde değişmedi bu durum ) İşte bu emekçi kardeşlerimiz çalışırken gerek memleket,gerek yar, gerekse yar hasretinden doğunun o özel uzun havalarını okurlardı. Hasretle ve içten okunan o türküler,orada çalışan diğer emekçilerinde yüreğini kabartır, türkülere hep beraber eşlik ederlerdi.

Bugün inşaat ve türkü kelimesine bir kelime daha ekleyin desem size, aklınıza ilk gelecek isim şüphesiz İbrahim Tatlıses olur. Tatlıses bu konuda bir ekoldür gerçekten. Şöhreti, inşaatlarda çalışırken söylediği türkülerle yakalayan Tatlıses,bu manada belki binlerce yanık sesli genci, zamanın kaset piyasasında tekel olan Unkapanı’na yönlendirmişti.

Doğulu vatandaşların sesi zaten doğuştan güçlü ve yanıktır bunu herkes bilir. Kimi acı yemelerinden kimisi de genetik olduğunu iddia eder bu Allah vergisi yeteneğin.( Ben ikisine de bağlıyorum ) E tabi sesi her güzel olan gencin sanatçı ve şarkıcı olması mümkün olmayacağı için ekstra donanımlar da gerekli olmaya başladı. Öncelikle tıp önemliydi. Yakışıklı olmak mühim bir mesele oldu. Çünkü Televizyon denilen cihaz sesi görsellikle birlikte sunuyordu. Bunun dışında kişisel bir karizmasıda olmalıydı. Zaman içinde kendini pazarlamayı çabuk öğrenen ve halkın istediği gibi davranabilecek bir karakter olmalıydı. İşte İbrahim Tatlıses bunların %90 nı kendinde barındırmayı başardı.

Fakat Tatlıses’ten sonra bu işi onun kadar iyi başaran bir ikinci isim çıkmadı.  1990 lı yıllarda ise Mahsun,Alişan, Özcan Deniz dönemi başladı. Poplaşmış bir Arabesk tarzının ilk temsilcileri oldular. Bu karışım 90 lar gençliğinin pop müziğe ciddi kayışıyla başladı. İşte bu sebepten arabesk can havliyle pop’a yapıştı ve başarılı da oldu. Artık arabesk bir ses’e sahip olmanız ve söylediğiniz arabesk şarkının enstrüman olarak pop müzik aletleri üstünde durması kimseyi rahatsız etmiyordu.

İşte bu süreçte menejerlik ve müzik yapım şirketleri artık inşaatlarda sesi yanık şarkıcı aramayı bıraktılar. Artık meşhur edilecek yıldız adayının tipi ve karizması çok özel olmalıydı. Arabesk,pop,sanat müziği hatta halk müziği bile pop’a yapıştı ayakta kalmak için.

Bunlara ilaveten artık halkda, inşaat işçiliğinden yükselen star hikayesini çok da benimsemiyordu.

2000 li yıllarda ise popstar’ın başını çektiği  ses yarışmaları furyası başladı. Artık özel kanallar aracılığı ile yeni yıldızları,inşaatta ve küçük esnaf dükkanlarında aramayı tamamen bıraktı müzik şirketleri. Öyle ya meşhur olmak isteyen ne kadar genç varsa ayaklarına geliyordu.

İşte tam da bu noktada yukarıda, yakın tarihten örnek verdiğim şarkıcı ve müzik tarzı ilişkisiyle ilgili tespitlerimin nedeni sorabilirsiniz.

Sebep elbette ki bir inşaatta yanık sesli Van’lı bir kardeşimizin Kürtçe seslendirdiği uzun havanın, sosyal medyaya düşmesi ve Zülfü Livaneli Bey’in bu genci bulup destek olma arzusu..

Türkiye’de çok uzun zaman biten “inşaatdan türkücüsü” hikayesini tekrar canlandırdı Zülfü Bey. Derken Zülfü kısa bir zamanda buldu gencimizi. Böyle bir sesin inşaatlarda yok olup gitmesine razı olmamıştı Zülfü Bey’in gönlü. Sonrasında devreye Livaneliyi takip eden Mahsun Kırmızıgül’de girdi. Gence albüm yapma sözünü de veriverdi Livaneli’ye.

Tabi şimdi bu iki bilinir ismin devreye girmesiyle haber biranda ulusal gündem haberine dönüştü. Akabinde bir iki işgüzar yabancı menşeli haber sitesinin Türkiye temsilciliği ortaya uyduruk bir haber attı. ( Bunların biri Sputnik ) Sözde  Livaneli,gence ulaşmış albüm yapmayı teklif etmişti. Murat isimli genç arkadaşımız da bu teklife: “hayatımdan çok memnunum. Sanatçı ve meşhur olmayı düşünmüyorum. İhtiyacı olan birilerine teklif edin” demişti.

Hâlbuki ortada böyle bir açıklama yoktu. Sputnik,gereksiz bir kahramanlık atfetmişti gence. Tabi bu habere lapinleme atlayan bir kaç sanatçı çıktı. Sputnik’in haberini Retweet’lediler. Not olarak da inanılmaz yazdılar. 20 yaşında inşaatta çalışan ve ortaokul terk bir gencin böyle bir teklifi elinin tersiyle itmesine alkış tuttular. Sanki teklife evet demek çok yüce bir erdemmiş diye düşündüler. Habere atlayanlar arasında Cüneyt Özdemir’de vardı. Kendi YouTube kanalından çocuğu takdir etti. Ve dedi ki: “bu mutluluğun formülünü bize de ver”

Oysa ki gencimiz gelen teklife sıcak bakmıştı. Livaneli’nin eğitim desteğini de kabul etmişti. Ki kabul etmemesi anlamsız olurdu. Şimdi Murat isimli kardeş bu şansı doğru kullanırsa belki de hayatı bambaşka bir serüvene evrilecek.

Peki bu keşifle birlikte bundan sonra neler olur bir düşünelim.

*İlk önce inşaatta çalışan bir sürü gencimiz aynı Murat gibi keşfedilmek için YouTube’da belki yüzlerce sayfa açar inşaatta çalışırken birbirinden güzel türküleri kanallarına yüklerler.

*İnşaat sektöründe çalışan genç Vanlı kardeşlerimizin sayısında ani bir patlama olur.

*Mahsun Bey artık türkücülük yapmasa da,Murat kardeşe verdiği destekle belki o kadar yıl sonrasında bir albüm yapar. 

* Zülfü bey’i yolda,trafikte ya da AVM de gören başta güneydoğulu olmak üzere bir doğulu gençler, Livaneli’nin önünü kesip uzun hava türküleri seromonileri sunabilirler.

* Vanlı Murat kardeşimiz, Mahsun Bey’e belki yeni bir film senaryosu için ilham olur. Ve çekeceği filmle yine belki Oscar ödüllerine aday olur. ( Olur mu olur.. Parazit başardıysa Kırmızıgül niye başaramasın di mi? )

* Vanlı Murat sayesinde belki doğu kökenli kardeşlere özel bir müzik okulu kurabilir Livaneli ve Kırmızıgül. Bu sayede dünyaca ünlü yorumcular hediye ederler dünya’ya. 

Valla benim öngörülerim şimdilik bunlar. Artık bundan sonrası Murat kardeşimizin azmine ve nasibine bağlı. Allah yolunu açık etsin. Ama inşallah, eğitimi yarıda kalmış ama sesi güzel olmayıpta başka alanlarda yetenekleri olan gençleri başka ünlüler bir şekilde farkeder de onlarda nasiplenir. ( Nasıl keşfedilirler artık orasını Allah bilir.. )